Serpil'in lokması ağzında kalmıştı!

A -
A +

Sabah erkenden kalkmıştı Huriye... Oğlunu okula gönderdikten sonra bir tepsiye güzel bir kahvaltı hazırlayarak Serpil'in odasına girdi: - Haydi bakalım kahvaltı zamanı! Serpil gözlerini kırpıştırdı. Göz bebeklerinde hüzün vardı yine: - Abla neden zahmet ettin ki! Hiç aç değilim. - Olmaz ki! Yemeden olmaz. Karşılıklı kahvaltı edeceğiz. Ben de seninle birlikte yiyeceğim. Genç kadının önüne portatif bir masa çekti ve tepsiyi üzerine koydu.Yatağın bir kenarına bağdaş kurup oturdu. Bir iki lokma aldıktan sonra Serpil'in yüzüne baktı: - Anlat bakalım güzel kızım benim, beni ablan gibi bildin, ben de seni kardeşim, kızım bildim, ama geldiğinden beri bir şeylerin gizli olduğunu anlıyorum. Bakma okumamış, cahil kalmış olduğuma, anlarım ben adamın gözünden. O kadar yeteneğimiz var Allah'a şükür. Serpil'in lokması ağzında kalmıştı. Güçlükle yutkundu ve kekeledi: - Yok... Yok öyle bir şey Huriye Abla, nereden çıkarttın? Huriye Hanım kendinden emin bir şekilde başını salladı: - Var, var! Ben bilirim, boşuna saklama, bak kızım, beni kendine yakın bulup ablan bildiysen, anlatacağın şeylerin de ölene kadar benimle birlikte yaşayacağına ve benimle mezara gideceğine emin olabilirsin. Ben öyle ağzı açık bir kadın değilim. Bana güvenilip verilen sırlar benimle mezara gider. Anlat bana! Serpil 'in dudakları titremeye başlamıştı. Gözlerinden iki damla yaş süzüldü. - Ben... Ben çaresizim Huriye Abla... Huriye Hanım yerinden kalkıp Serpil'in yanına oturdu ve onun başını çekip omzuna yasladı: - Derdini söylemeyen derman bulamaz kızım, anlat bana! Serpil yutkundu ve anlatmaya başladı. Günlerdir kendi içinde yaşadığı ızdıraplarını ilk defa yüksek sesle dillendiriyordu... Önce Zafer'i anlattı... Onun kendisine düşkünlüğünü, onsuz yaşayamayacağını, en ufak bir rahatsızlığında nasıl paniklediğini, elden ayaktan kesildiğini... Sonra o korkunç gerçeği öğrendiği zaman verdiği kararı, Zafer'in ancak kendisinden nefret ederse yokluğuna alışabileceğini söyledi. Bir yandan da ağlıyordu... Huriye Hanım dehşet içinde dinliyordu onun sözünü kesmeden. Yaklaşık bir saate yakın konuştu Serpil. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu gözleri. Sözlerini ağlayarak tamamladı: - Yapabilecek bir şeyim yoktu. Kocam eğer benim ölümüme şahit olsaydı o da arkamdan ölecekti. Ya kızım ne olacaktı o zaman? Ben en doğru kararı verdim Huriye Abla, benden nefret ediyor şimdi, onları terk ettiğimi düşünüyor, varsın düşünsün... Önemli değil! Huriye dudaklarını ıslattı çaresizlik içinde diliyle: - Kırk sene düşünsem böyle bir çözüm aklıma gelmezdi kızım. Ne diyeceğimi şaşırdım!.. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.