Muhittin Beye haber verdikten sonra bavullarını boşaltıp dolaplara yerleştirdiler. Odaları çok güzel ve aydınlıktı. İki yatak, başuçlarında iki komodin, bir banyo, balkon kapısının önünde iki koltuk ve bir yuvarlak sehpa, bir televizyon, küçük bir buzdolabı, aynalı bir tuvalet kompleksi ve balkonda da bir balkon takımı vardı... Üzerlerine hafif bir şeyler giydikten sonra restorana, kahvaltı etmeye indiler. Havuzun kenarında, açık havada yapacaklardı kahvaltılarını. Açık büfe şeklinde hazırlanmıştı. Otelin diğer müşterileri çoğunlukla turistlerdi. Mükellef bir kahvaltının ardından biraz oturup bir kahve içtiler. Masalardan birinde günlük gazeteler vardı. Onları okudular. Yediklerini biraz hazmettikten sonra denize indiler. Alev hayatında bu kadar berrak, bu kadar temiz bir denizi hiç görmediğini söyleyerek attı kendini sulara. Hayatından memnun görünüyordu. Sibel ise arkadaşının huzurlu olduğunu izleyip memnun oluyordu. Akşama kadar yüzdüler. Açık hava, serin Akdeniz suları, muhteşem bir doğa güzelliği Alev'in içindeki karamsarlığın silinmesine yol açmıştı. Denizden çıkıp duşlarını aldıktan sonra giyinip lobiye indiler. Hayatlarından memnun görünüyorlardı. Alev gülümsedi: - O kadar iyi akıl ettin ki Sibel bu tatili. Bunalmıştım, kapkaranlıktı ruhum. Şimdi daha net, daha olumlu düşünebiliyorum sanki. Turgay bir hataydı. Ben bu hatayı yok ettim. Yaşananlar kolay değil. Bir yuvanın kurulup ardından yıkılması da güç bir olay. Ama olanları kabullenip bundan sonrasını şekillendirmeye çalışacağım. Bunu yapabilecek kuvvet gerekli sadece. Şimdi o kuvvete sahip olduğumu düşünüyorum. Sibel sevgiyle baktı arkadaşına. Yıpranmış ve solmuştu. Yüzündeki morluk geçmek üzereydi. Dudağının kenarındaki yara ise hâlâ duruyordu. - Bırak şimdi geçmişteki kötü şeyleri. Oldu bitti. Hayatımızda bu tür iniş çıkışlar olacak tabii. Mücadele edebilmeyi öğreniyoruz böylece. Bundan ders çıkartabilmek asıl önemli olan. Sen de bunu başardın sanıyorum. Alev yutkundu: - Dilerim Turgay çok fazla hapiste kalmaz. Onun için de üzülüyorum. Sibel endişe ile baktı arkadaşına: - Hâlâ onu düşünüyorsun! Başını iki yana salladı Alev: - Hayır, o bitti benim için. Sevgi yok içimde. Sadece acıyor ve üzülüyorum. Beni kendince sevdi o. Ama sevginin nasıl bir şey olduğunu bilmiyor. Sevmesini bilmiyor ki... Bu da karşı tarafı tedirgin ediyor ve uzaklaştırıyor kendisinden. O da öğrenecek elbet... Birbirlerine bakıp gülümsediler. Güneş batmak üzereydi. Müthiş bir kızıllık sarmıştı her yeri. İnanılması güç bir doğa manzarasının muhteşemliğinde kayboluyorlardı âdeta... > DEVAMI YARIN