Muhittin Bey odasında günlük gazetelere bakıyordu. Bankanın hizmetlisi bir bardak çayını getirmişti. Henüz mesai başlamamıştı. Muhittin Bey bunca senelik meslek hayatında hep erkenden gelmişti işine. Son derece titizdi bu konuda. Yanında çalışan elemanlarından istediği iş disiplinlinin önce amir tarafından uygulanması gerektiğine inanırdı. Birkaç günün yorgunluğu yüzünden yüzü sararmış, süzülmüştü. Çayından bir yudum aldı. Tam bu sırada gördü Turgay'ın bankadan içeri girdiğini. Hemen fırladı yerinden. Oda kapısında karşılaştılar. Muhittin Bey sert bir sesle bağırdı: - Burada ne işin var? Seni polis zoruyla attırmamı istemiyorsan çabuk terk et burayı! - Karımı almadan bir yere gitmem ben... Muhittin Bey öfkeyle yürüdü üzerine damadının: - Karın falan yok artık, unut onu. Kızımı senin kurbanın yapmam ben. O hata bir kere yapıldı. Şimdi hemen çık, yoksa yaka paça attırırım seni. Turgay diklenmeye devam etti: - Hiçbir şey yaptıramazsın. Karımı kaçırdınız. Muhittin bey hemen masanın yan tarafındaki zile bastı. İki güvenlikçi birkaç saniye sonra odaya girdiler. Turgay'ın koltuk altlarından yakalayıp sürüklemeye başladılar. Genç adam âdeta tepiniyordu: - Size dünyayı dar edeceğim. Onun evinizde olduğunu biliyorum. Ben karımı almasını bilirim. Görürsünüz siz. Onun beynini yıkadınız... Turgay güvenlikçilerin marifeti ile atılmıştı bankadan. Üstünü başını silkeleyip tehditler yağdırarak uzaklaştı. Muhittin Bey hemen telefona sarıldı. Karısını arıyordu: - Leman, derhal giyin, bir taksi çağır ve Alev'in yanına git. Bu serseri yine bankaya geldi, tehditler yağdırıyor, Alev'in bizde olduğunu sanıyor. Gelip seni mağdur etmesin. Ben de avukat Selami'yi arayacağım şimdi. Ne yapabiliriz bir bakalım. Karısına gerekli talimatı verdikten sonra Selami Beyin telefonunu çevirdi. Olanları anlattı. Avukat dikkatle dinlemişti Muhittin Beyi: - Merak etme sen sayın müdürüm. Ben şimdi bir yaklaşmama kararı alırım. Sadece bana bankadan iki şahit yollayıver. Hâkim bir arkadaşım var. Hemen hallederiz o işi. Muhittin bey iki güvenlikçiyi avukata yolladı. Arkasına yaslandı bütün bu işleri yaptıktan sonra. Bir an önce kızının bu adamdan kurtulması lazımdı. Bu yaşananları bu derece olmasa da önceden görmüştü. Turgay'ın asla kendi ailesine uygun biri olmadığını ilk görüşte anlamıştı. Birbirlerinden hiç hoşlanmamışlardı... Bazı şeylerin yaşanarak öğrenilmesi şarttı. Alev de bütün ikazları göz ardı etmiş; ama gerçeği yaşayarak öğrenerek telafisi imkânsız bedeller ödemişti... > DEVAMI YARIN