Serpil işe başlayalı on gün olmuştu. Kısa sürede alışmıştı. Yabancısı olmadığı bir konuda bilmediklerini de kısa sürede öğreniyordu. Zeki Bey fark ettirmeden yakından izliyordu genç kadını. Onun çalışkan halinden memnun olduğu kadar gözlerinden hiç kaybolmayan hüznü de merak ediyordu. Zeki Beyin eski elemanı o gün düğün hazırlıkları için izin almıştı. Serpil büroda yalnızdı. Zeki Bey odasından çıkıp onun karşısındaki koltuğa oturdu, bir sigara yaktı: - Serpil kızım, kimin kimsen yok mu senin? Bu damdan düşer gibi gelen soruyla irkildi Serpil. Ne diyeceğini şaşırdı: - Şey ben... Annem vardı, onu yakın zamanda kaybettim. Kimsem kalmadı. Zeki Bey ismi gibi zeki bir adamdı. Genç kadının hayatında sırlar olduğunu anlamıştı: - Yalnızlık zor şey kızım. Başını önündeki işe eğdi. Başını kaldırıp karşısındaki adamın yüzüne baksa onun her şeyi anlayacağından korkuyordu. İki gündür baş ağrıları oldukça artmıştı. Gözlerindeki bulanıklık görmesine engel olacak şekilde çoğalıyordu böyle zamanlarda. Zeki Bey yerinden kalktı: - İki şirketin vergi işlemlerinin bugün bitmesi lazım Serpil. Halledebilirsin değil mi? - Hallederim efendim. Merak etmeyin. Yaşlı adam odasına girip kapıyı kapatınca derin bir nefes aldı. Arkasına yaslandı. Kızını ve kocasını özlemişti. Gözlerinin dolmasına engel olamadı. "Neden böyle oldu? Bir an önce ne olacaksa olsa da ben de kurtulsam. Kim bilir ne hâldeler şimdi? Ama zaman içinde alışacaklar. Benimle her gün ölmektense bir kere yaşadılar bu acıyı... Onları, yaşayacağım kötü günlerime ortak edemezdim... Hele Zafer! Zafer mahvolurdu eğer benim ölüme mahkûm olduğumu öğrenseydi. Artık hayatımda yoklar. Ben de onların hayatında yokum. Ölümü yalnız kucaklayacağım. Umarım bir gün beni affederler..." O gün akşama kadar işinden kaldırmadı başını. Mesaisi bittiği zaman yorgunluktan şakakları zonkluyordu. Huriye Hanımın evinde rahattı. Murat'la ilgileniyor, Huriye Hanıma yardımcı olmaya, yük olmamaya çalışıyordu. Son zamanlarda artan şikâyetlerini saklamak için inanılmaz bir gayret sarf ediyor, çektiği ızdıraba dayanmak için var gücünü harcıyordu. Eve doğru giderken hafif bir baş dönmesiyle sendeledi. Duvara tutunmuştu. Aşırı bir mide bulantısı başladı ardından. Gözleri karardı. Her şey bulanıklaşmıştı yeniden. Bir müddet eli duvara dayalı durdu olduğu yerde. Sonra yürümeye gayret etti. Yol, ayaklarının altından kayıyor gibiydi. Bütün gücünü kullanarak eve ulaşmayı başardı. Kapıdan içeri girer girmez Huriye Hanımın kendisine verdiği odaya zor attı kendisini. Yatağın üzerine boylu boyunca uzandı. Her şey hızla uzaklaştı beyninden. Derin bir uykuya daldı. Neden sonra içeriden gelen seslerle açtı gözünü. Hiçbir şeyi yokmuş gibiydi. Sanki birkaç saat önce geçirdiği sarsıntıyı hiç yaşamamışçasına iyi hissediyordu kendisini. Usulca kalktı yatağından... > DEVAMI YARIN