"Hüda Yıkığı" ve "Devletli Kavak"

A -
A +

Devir, Birinci Murad Han devri... İslam büyükleri ve onların yetiştirdikleri talebeleri bütün Osmanlı ülkesini nurlandırıyordu. Sultan Murad Han da babası Orhan ve dedesi Osman Gazi gibi çok dindardı. Kerametlerini görenler pek çoktu. Her namaza duracağı zaman Kâbe'yi karşısında görürdü. Çok temiz ve saf kalpliydi. Herkesi, manevi dereceler bakımından kendisinden yukarıda zannederdi... Bir gün, kendi yaptırdığı camide, cemaatle namaz kıldıktan sonra imama; Ne mutlu sizlere ki... -Efendi, sizler ne kadar mübarek insanlarsınız. Ben namaza dururken, ancak üçüncü tekbirde Kâbe'yi karşımda görebiliyorum. Ne mutlu sizlere ki daha ilk tekbirde görüyorsunuz, diyerek ağlamıştı. Halbuki, o cemaat içinde kendisinden başka bu dereceye erişen kimse yoktu. Diğer bir meşhur kerameti de, serhat boylarında zamanımıza kadar halk arasında anlatılmakta idi... Rumeli'de birçok şehirler fethedilmişti. Buralardan kaçanların çoğu, Bizans'ın yazlık dinlenme yeri olan Apalonya Kalesine sığınmışlardı. Osmanlı ordusu bu kaleyi hemen kuşattı. Fakat surlar çok sağlamdı. Fethi için zaman lazımdı. Sultan Murad ise işin uzamasından sıkılıyordu. Kuşatmanın ikinci günü deniz kenarında yüksek bir kavak ağacı dibine oturmuştu. Gözleri dalgın, bir şeyler mırıldanıyordu: "Bu kahrolası yerde bağlanıp kalmak, bizi mübarek seferimizden alıkoyar. Niyet ettiğimiz cihadı ve gazayı tehir eder. Meğer ola ki Cenâb-ı Hak bu inatçı kal'anın duvarlarını yıka!" Dua gibi mırıldanılan bu sözler henüz bitmemişti ki, bir yeniçeri koşarak geldi: -Müjdeler olsun Sultanım! Hikmet-i Hüda, Apalonya Kalesinin duvarı yıkılıp gitti. Gaziler içeriye girip dururlar, dedi. Koca Sultan bu müjdeyi alınca derhal şükür secdesine kapandı: -Yâ Rabbi! Senin yardımın olmadan hiçbir zafere erişilemez! Allah'ım, sana sonsuz şükürler olsun! Diye hamdetti. Hiçbir harbi kaybetmedi... O kaleye hâlâ "Hüda Yıkığı", Sultanın altında oturduğu ağaca da "Devletli Kavak" derler. Bunun gibi hadiseler çok olduğu için, Birinci Murad Han'a "Hüdâvendigâr", yani "Allah'ın yardım ettiği kimse" lakabı verilmişti. Derviş-Gazi dediği silah arkadaşlarının hem sultanı, hem arkadaşı olmuştu. Hayatı boyunca 37 kere düşmanla harbetmiş, Allah'ın izniyle hepsini kazanmıştı. Muharebe meydanını terk ettiği veya düşmana sırtını döndüğü görülmemiştir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.