Atatürkçü! Atatürk Düşmanı! Padişahçı! Yobaz!

A -
A +

Türkiye'de en kolay işlerin başında "Atatürkçü olmak" geliyor. Yakanıza bir Atatürk rozeti takmak, meydanlara dökülerek "Atam izindeyiz!" diye bağırmak, bir Atatürk büstü önünde bir-iki dakikalık saygı duruşunda bulunmak veya oraya bir çelenk koymak... Atatürkçü olmak için kâfidir. Atatürk üzerine yazılmış tek kitap değil, tek sayfa bile okumanıza gerek yoktur. Müsbet ilimlerin temeli tenkittir. Tenkitsiz ilim olmaz. Tenkitsiz demokrasi olmaz. Tenkitsiz insan olmaz. Hür ve medeni bir dünyada, her şeyi tenkit edebilirsiniz. Ama Türkiye'de Atatürk'ü katiyyen tenkit edemezsiniz! Atatürk'ü tenkit etmenin ismi bizde "Atatürk düşmanlığı"dır. Atatürk düşmanlığı veya Atatürk'ü tenkit etmek, bin wolt gücündeki bir elektrik teline dokunmak gibi bir şeydir. İsmet Bozdağ'ın hazırladığı "Paşalar Kavgası" Atatürk üzerine okuduğum kitapların doksan birincisidir. "Her Yönüyle İnsan Atatürk" isimli kitap şimdi doksan ikinci araştırma olarak elimdedir. Ben herhangi bir kimsenin Atatürk'ü ciddi ölçüler içinde bir saat, iki saat tenkit etmesini büyük bir dikkatle, hatta büyük bir hayranlıkla dinleyebilirim. Ama bir kimsenin Atatürk'e birkaç cümleyle hakaret etmesine tahammül edemem. Mesela ben okuyarak, araştırarak, düşünerek gördüm ki Atatürk'ün Türkçemiz konusunda üç ayrı kanaati olmuştur. Bu üç görüşten ikisi, dünyalar kadar yanlıştır. Bize beş paralık faydası olmayacak kadar yanlıştır. Onun bir Türkçe anlayışı da ummanları dolduracak kadar doğrudur. Bu iki yanlış dil anlayışından birisi, "Dilde tasfiyecilik hareketidir." Atatürk, dilimize Arapçadan ve Farsçadan giren bütün kelimelerin (ama tamamen Türkçeleşen kelimelerin) 1932-1934 yılları arasında dilimizden çıkarılıp atılmasını emretmişti. İki yıl içinde kimse kimseyi anlayamaz hâle gelmişti. Atatürk, kendi ifadesiyle "Dilimizi tam bir çıkmaza soktuğunu" görerek, bu çok yanlış dil anlayışından vazgeçmişti. Açın okuyun en büyük Atatürk hayranlarımızdan Falih Rıfkı Atay'ın ÇANKAYA isimli çok önemli kitabının 475-476-477. sayfalarını göreceksiniz. Atatürk'ün 1934-1935 yılları arasında benimsediği "Dilde sadeleşme yani Türkçeleşen Türkçedir!" anlayışı, ummanları dolduracak kadar doğrudur. Ama O'nun 1935 yılında benimsediği, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde 1940 yılına kadar okutulan "Güneş-Dil Teorisi"nin hiçbir ciddi temeli yoktur. Bizi bütün dünya milletleri önünde büyük çıkmazlara soktuğu için 1940 yılında İsmet İnönü tarafından yasaklanmıştır. Şimdi ben, Atatürk'ün bu iki yanlış dil anlayışını yazıp-söylediğim zaman, neden Atatürk düşmanı olayım? Milli Mücadelemizin lideri, kayıtsız-şartsız Atatürk'tür. Aksini iddia etmek, milyon kere yanlıştır. Atatürk bir dâhidir. Atatürk hem kahraman bir kumandandır hem de büyük bir vatanperverdir. Ama onun bu özellikleri, katiyyen, katiyyen, katiyyen Sultan Vahdettin'in korkaklığından veya vatan hainliğinden kaynaklanmıyor. Yani Vahdettin'in cesareti ve vatanseverliği bin üzerinden bin olsa bile, bu hâl Atatürk'ün kahramanlığından ve vatanseverliğinden zırnık koparamaz. Atatürk'ü övmek için Vahdettin'e sövmek bize yakışmaz. Ayıptır ve günahtır. Çünkü değil Osmanlı padişahları, koca Osmanlı ailesi içinden vatan haini bir tek kişi bile çıkmamıştır. Türkiye'de hiç kimse bizi yeniden padişahlık rejimine götüremez. Padişahlık rejimine heveslenen birkaç ahmak adam varsa ciddiye alınamaz. Şu 21. asırda, okumayan, araştırmayan, öğrenmeyen ama etrafındakileri gericilikle, Orta Çağa bağlılıkla suçlayan yobazlar var. Onların en tehlikelileri, Atatürkçü geçinen yobazlardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.