Sayın Kılıçdaroğlu'nun alkışlanacak bir hareketi

A -
A +

Eski Başbakanlarımızdan Adnan Menderes, 27 Mayıs darbesinden sonra kurulan düzmece bir mahkeme kararıyla 1961 yılında idam edilmişti. Adnan Menderes, bizim siyasi tarihimizin en çalışkan ve en sevilen Başbakanlarımızdandı. Dört kurucusundan biri olduğu Demokrat Parti, dört yıl sonra (1950) büyük bir ekseriyetle iktidara taşınmıştı. DP 393, CHP 62 milletvekiliyle Meclisimizdeydi. 1954 yılında yapılan seçimlerde, DP milletvekili sayısını 424'e çıkarmıştı. CHP ise 62 milletvekilliğinden 30 milletvekilliğine gerilemişti. 1957 seçimlerinde DP 424 milletvekiliyle tekrar iktidar koltuğundaydı. CHP muhalefette kalmaya tahammül edecek bir parti değildir. Onun öncüleri: "Cumhuriyeti biz kurduk. Bu devleti biz idare etmeliyiz!" diye konuşuyorlardı. Bu bakımdan, dördüncü defa muhalefette kalmayı katiyyen istemiyorlardı. CHP, 1960 yılında müthiş bir muhalefet bayrağı açtı. Her ne pahasına olursa olsun, iktidara gelmek istiyordu. Siyasi mücadelesinde, ordumuzu da yanına çekmek gayretindeydi. Büyük şehirlerimizin büyük meydanlarına, büyük yolların başına, büyük binaların duvarlarına CHP yeni siyaset oyununu, kocaman harflerle yazıyordu: CHP+ORDU+GENÇLİK=İKTİDAR 1960 yılında ben A. Ü Hukuk Fakültesinin son sınıfındaydım. Talebe Cemiyetimizde Kültür Kolu başkanıydım. Koyu bir Turancı ve Demokrat Partiliydim. Deniz Baykal'la aynı sınıftaydık. O da müthiş bir CHP'liydi. Kızılay'daki bütün talebe nümayişleri içinde ve başındaydı. Haykırışları, davranışları gözlerimin önündedir. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Mecliste ve Meclis dışında, ordumuzu siyasetin içine çekecek öfkeli sözler söylüyordu. 27 Mayıs darbesinden sonra, komite üyelerinden Yüzbaşı Muzaffer Özdağ'a sormuştum: -Hükümet darbesine girmeden önce İsmet İnönü'den destek sözü aldınız mı? Bana verdiği cevap kelimesi kelimesine aklımdadır: -İnönü'nün tasvibini almamıza gerek yoktu. Çünkü bütün konuşmalarıyla orduyu bir hükümet darbesi yapmaya teşvik ediyordu! Ordumuzun, 27 Mayıs darbesiyle siyasete bulaşmasında, dünkü CHP'nin de büyük vebali vardır. Nitekim darbe sonrasında İsmet İnönü: "Biz 27 Mayısın ne içindeyiz, ne dışındayız!" şeklinde garip bir beyanda bulunmuş, bugünkü CHP'liler gibi ordunun siyasete karışmasına katiyyen itiraz edememişti. Sözüm ona "Ne şiş yansın ne kebab" kabilinden büyük siyaset yapmıştı. Nitekim, 1963 yılında İnönü'nün Başbakanlığı zamanında 27 Mayıs günü Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kabul edilmişti. 27 Mayıs darbesinin meydana getirdiği büyük felaketleri madde madde sıralamak bile, bu sütunu kırk defa doldurup taşırır. 1960 yılında, Ankara'da Kızılay Meydanında, kendini paralarcasına haykıran ve ordumuzun desteğiyle iktidara yürüyeceklerini müjdeleyen Deniz Baykal da CHP'nin yeni yöneticileri de artık askerî müdahalelere, darbelere şiddetle karşı olduklarını söylüyorlar. Ne güzel ve CHP'nin yeni Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 51 yıl sonra bile olsa, büyük zulümlerle asılan bir Başbakanımızın, Adnan Menderes'in kabrini ziyaret ederek ona Fatiha okuyor. Ordumuzun siyasete bulaşmasının çok yanlış olduğunu söylüyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu medeni, bu dosdoğru, bu güzel, bu asil, bu cesur, bu örnek davranışını bütün gönlümle alkışlıyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.