9 Mart'ta bu köşede Tokatlı Ali'nin Avusturya'da yarıştığını yazmıştık. Tokat'lı Ali'nin de yarışmacı olarak katıldığı "9. İşitme Engelliler Avrupa Kış Sporları Şampiyonası" Alp dağlarının Tirol bölgesinde yapıldı. Büyük slalom yarışmasının 1.Ayağı yapılıp ara verilince antrenörlüğünü üstlendiğim Ali ile dinlenmek ve bir bardak çay içmek için "Gschwankopf" pistinin zirvesindeki "Ötzi Hütte" isimli dağ kahvesine gittik. Bir garson Almanca "Ne içeceksiniz?" dedi. Ben İngilizce "Çay içelim" dediğimizde, genç arkadaş "Ağabey, Türk müsünüz?" dedi. Böylece Avusturya'lıya benzettiğimiz Bergamalı Ertan çayları getirirken, yanında karayağız bir Türk kardeşimiz daha geldi. O da Konya Kulu'dan aşçıbaşı Erdoğan. Çaylar içilirken, hasretle konuşan kardeşlerimize kayak yapıp yapmadıklarını sordum. "Yok hocam kayak bilmiyoruz" dediklerinde kendilerine insanların büyük paralar harcayarak buralara kayak yapmak için geldiklerini, onların da bu işin tam yerinde kayak yapmamalarının ayıp olduğunu söyledim. "Hocam söz, ilk izin günümüzde bu işi öğreneceğiz" diye söz verdiler. Biz yarışmanın 2.Ayağı için ayrılırken, Ali de çok sevinmiş ve motive olmuştu. Ali hayatında ilk kez katıldığı bu yarışmada 48. göğüs numarası ile aslanlar gibi yarışarak, tecrübeli rakipleri arasında yarışmayı 16. sırada tamamladı. Yarış sonunda başka bir kahvenin önündeki masalardan birine oturduk ve yarışmanın kritiğini yapıyorduk ki iki Türk daha gelerek "Türk müsünüz, hoş geldiniz" dediler. Kısa bir tanışma sonunda kendilerine burada ne amaçla bulunduklarını sordum. Onlar da "Çocuklarımızı kayak yapmaya getirdik ama beceremediler" dediler. Ben çocuklara hemen kayak öğreteceğimi söyledim. İkisi de 10 yaşında biri kız diğeri erkek olan çocuklara 2 saat içinde kayağı öğretince, babaları mutluluktan uçuyorlardı. Kendilerine nerede yaşadıklarını sorunca, iki tane kış olimpiyatının (1964-1976) yapıldığı Innsbruck'ta çalıştıklarını söylediler. Ben de Innsbruck'ta yaşayan ve kayak yapan Türk sayısının ne kadar olduğunu sorunca, "Herkes işinde gücünde, kayak yapan Türk yok" cevabını aldım. Çok üzüldüğümü bildirdim. Kendilerine Avrupa'da çalışan gurbetçi Türk çocuklarından başarılı futbolcuların yeşil sahalarda göğsümüzü kabarttıklarını, Innsbruck'ta yaşayan gurbetçi çocuklarından yörenin yapısal özelliği gereği iyi kayakçılar yetişeceğini söyledim. Hatta çocuklarının bu işi öğrendiğini, bundan sonra ilk iş olarak Innsbruck'ta yaşayan Türklerin bir kayak kulübü kurmalarını ve çocuklarına kayak yaptırmalarını, bölgesel yarışmalardan başlayarak bu sporu üst düzeyde yapmaları yönünde kendilerinden söz aldım. Avrupa'nın bir çok ülkesindeki gurbetçi çocuklarından üst düzeyde futbolcular varken, Alp dağlarına kayakları ile beyaz dağlara imza atan gurbetçi kayakçılarımız neden olmasın?