Bugün televizyonlarda hayranlıkla izlediğimiz artistik patinajın yöresel versiyonu, 1952 yılında Paris'te yapılan ilk Dünya Şampiyonası'ndan önce "akordeon eşliğinde ve lüks lambaların ışığında, buz tutan Kars Çayı'nın üstünde" yapılmaktaydı. Yörenin sıcak demir ustalarının tamamen kendi usulleri ve el becerileri ile yaptıkları patenler, asker postalına vida ile tutturulduktan sonra kaymaya hazır hale gelirdi. Yöre gençleri bu patenlerle kayarlardı. Teknik imkânları çok sınırlı olsa da o patenlerle harika hareketler yapılır, bugün olimpiyatlarda gördüğümüz birçok figür donmuş Kars çayı üzerinde sergilenirdi. 1975'lere kadar Doğu Anadolu bölgesi gençleri için paten kaymak eğlence olduğu kadar, bir zorunluluktu. Çünkü yılın 6 ayını kar üzerinde geçiren gençler, günlük yaşantılarını devam ettirmek için bile kayak ve paten kaymak zorunda kalırlardı. Ayrıca, gençlerin başka bir eğlencesi ve kendini gösterme şansı yoktu. İyi paten kaymak, iddialı bir kayakçı olmak aynı zamanda sosyal statü edinmenin de en kestirme yoluydu. Erzurum ve Kars'ın trafik sorunu yaşamayan, hava kirliliği bulunmayan, herkese, her kesime açık doğal pist niteliğindeki "beyaz asfaltla" kaplı cadde ve sokakları bu iş için harika fırsatlar sunuyordu. İşten ve dersten arta kalan zamanlar iddialı kayak yarışlarına, enfes paten gösterilerine ayrılırdı. Kayak, kızak ya da paten yapmayan genç yok gibiydi. Erzurum ve Kars'ın cadde ve sokaklarında yaygın bir şekilde var olan ve doğal ortamlarda yapılan paten sporu daha sonra büyük şehirlere taşındı. İlk olarak 1977 kışında Ankara Gençlik Parkı ve Kurtuluş Parkı'nın havuzları su ile dondurularak buz tutması sağlandı. Havuzların buzlu zemininde paten gösterileri yapıldı. Bu gösteriler çok büyük ilgi gördü. Gençlerin paten sporuna ilgi duyması spor teşkilatını harekete geçirdi. Kayak Federasyonu'nun ismi Kayak ve Buz Sporları Federasyonu olarak değiştirilerek bu işe resmiyet kazandırılmış oldu. 1985 yılında Ankara'da Türkiye'nin ilk kapalı ve buz zeminli salonu (BELPA) tamamlanıp görkemli bir açılışla hizmete girdi. Bu açılış için Türkiye'ye gelen dönemin çok ünlü patencisi Katarina Witt muhteşem bir gösteri yaptı. Büyükşehirler patenle tanıştı ama Kars ve Erzurum'daki kar pateni eski görkemini ve iddiasını kaybetti. Bu illerimizin cadde ve sokaklarında yoğunlaşan trafik "beyaz asfaltı" yok etti. Buz zeminli salon olmadığı için de bu yörelerde paten sporuna ilgi kayboldu. Oysa buz zeminli salonlar Kars ve Erzurum gibi yüksek potansiyele sahip illerimizde yapılmalı ve bölgenin gençlerine fırsat verilmeliydi. Çok sınırlı imkânlarla bile harika gösteriler yapan gençlerin, malzeme, öğretici ve teknik imkânlarla desteklenmesi durumunda dünya ölçeğinde başarılara imza atmaları sürpriz olmayacaktı. Belki de Torino'daki Kış Olimpiyat Oyunları'nda gururla izlediğimiz Tuğba Kardemir yalnız kalmayacak, başka sporcularımız da göğsümüzü kabartacaktı. Yine de geç kalmış sayılmayız. Yetenekli gençlerimiz fırsat bekliyorlar. Bu fırsatın verilmesi durumunda gelecekte iyi şeyler olacaktır. Buradan dağ ve doğa tutkunu olan genç ve sportmen İstanbul Ticaret Odası Başkanımız Sayın Murat Yalçıntaş'a çağrı yapıyoruz. Sayın Yalçıntaş'ı Erzurum ve Kars'a buz zeminli salonlar yapılması girişimine öncü olmaya davet ediyoruz. > Nice Tuğbalar görmek, "selvi boylum al yazmalım parçası eşliğinde, buz üstünde kuğu gibi süzülen Anadolu kızlarını izleyebilmek" hayal değildir.