Elazığspor'lu Gökmen Yıldıran ve Selimiyespor'lu Emre Aydın'ın hayatını kaybetmesi, Manisasporlu Meduna'nın Türkiye'nin yüreğini ağzına getirmesi çok üzücü olmakla beraber düşündürücüdür. Son yıllarda gençlerin yaşam tarzındaki değişiklikler sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Türkiye'deki gençler, gelişmiş ülkelerdeki akranlarına göre daha fazla risk altında. Çünkü, Batılı ülkelerde düzenli spor alışkanlığı çok yaygın. Biz, onların ayaküstü yemek kültürünü aldık; ama spor alışkanlığını alamadık. İşin uzmanları, böyle devam etmesi halinde gelecekte daha fazla gencin kalp-damar hastalıklarına yakalanacağını ve kalp krizinden ölümlerin artacağını ifade ediyor. Zaten ÖSS, OKS, KPS vs... derken kısaca "testle tost arasında sıkışmış bir nesli" ortaya çıkarmayı başardık. Halihazırda sporculuk ağır işçilikle eşdeğer bir meslek grubu içinde yer almakta. Günümüz sporcusu "beyin ve kastan oluşan bir makine ve aynı zamanda bedenini iyi idare eden bir teknisyendir." Bu nedenle de hayat tarzını, bedenini idare edemeyen sporcunun sağlık sorunları ile karşılaşma ihtimali yüksek. Ancak, burada antrenörlere ve kulüp yönetimlerine de önemli görevler düşmektedir. Spor işkolunda hizmet veren kesim her ne kadar gençlerden oluşmaktaysa da, gerek iş gerekse sağlık bakımından ağır iş yükü altındadırlar. Bu nedenle meydana gelebilecek sağlık sorunlarının normal insanlara göre daha fazla olduğunun farkında olan Avrupalı, her ihtimali düşünerek tedbirli davranmakta ve her türlü önlemi önceden almaktadır. Ayrıca bu işlere transferden, para-puldan daha çok öncelik vermektedir. Bu işin bilincinde olan Avrupa'daki spor kulüplerinin sağlık birimleri antrenman öncesi, sırası ve sonrasında karşılaşılabilecek sağlık sorunları için gerekli tedbirleri önceden almakta ve riskleri en aza indirmektedirler. Bilgi çağı olarak da adlandırdığımız bu çağda sağlık açısından gelişmiş imkan ve teknolojiler mevcuttur. Futbolcusuna astronomik rakamları transfer bedeli olarak veren kulüpler, maalesef sporcunun sağlığına yönelik tedbirleri göz ardı etmektedirler. Mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcaklığı her insanı olduğu gibi sporcuları da etkilemektedir. Bu konuda alınacak tedbirler varken duyarsız davranılmaktadır. Hava değişikliklerine ilişkin meteorolojik bilgiler önceden bilinmektedir. Bu bilgilere sahip olunmasına rağmen, maç ve antrenman saatleri ile ilgili herhangi bir önlem alınmaması düşündürücü değil midir? Sporcuların hayatını kaybetmelerinin nedeninin hava sıcaklığından kaynaklanmadığı, sporcularda önceden varolan rahatsızlığa dayalı olduğu savunulmaktadır. İşin burası da düşündürücü değil mi? Kişilerin spor yapması ve müsabakalara katılmasında yasal ön şart lisans çıkarmasıdır. Lisans çıkarmanın şartlarından biri de doktor kontrolünden geçmektir. Bir çok kulüp bu işi angarya ve gereksiz bürokrasi olarak görmektedir. İş yükü ağır olan hekimler de sporcunun boyuna posuna bakıp, "Herhangi bir sağlık sorunun var mı?" dedikten sonra "Spor yapmasında ve lisans çıkarmasında sağlık bakımından sakınca yoktur" ibareli rapora imzayı atmaktadırlar. İşler böyle yürüyünce de gencecik sporcularımızı yeşil sahalarda kaybediyoruz. Spor kulüpleri, lütfen sporcuların sağlığını dikkate alacak şekilde iş yapın. Şampiyon olabilir ve aldığınız kupayı müzenize koyabilirsiniz; ancak hayatını kaybeden bu gençleri geri getiremezsiniz.