22 Temmuz'da yapılacak milletvekili seçimlerine katılan spor kökenli adaylar da yarışma kulvarında yerlerini aldılar. Sporcu adaylar, tekniği, kuralları ve şekli spordan çok farklı olan, bu yarıştan başarı ile çıkmak için gece gündüz demeden çalışıyorlar. Gönüllerinden geçen; "Önce meclise, ardından bakanlık koltuğuna oturmaktır." Spora gönül vermiş bir kişinin, sporu yönetmek istemesinden doğal ne olabilir ki? Dileğimiz, yeni kabinede görev alacak spor bakanının spor bilgi birikimi ve donanımına sahip biri olmasıdır. Cumhuriyet tarihimizde kurulmuş hükümet programlarının çoğunda, "Gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması için amatör sporu destekleyici ve özendirici, profesyonel sporu yönlendirici düzenlemeler yapacağız. Sporun yaygın olarak yapılabilmesi için gerekli olan alt yapı ve tesisler yapılacaktır" gibi ifadeleri görmek mümkündür. Hükümet programlarında böyle yazsa da, her zaman profesyonel futbola öncelik tanınması hafızalarda kayıt altına alınmıştır. Bir çok hükümet döneminde sporunun sağlıklı ve verimli yönetilebilesi için değişik usullere başvurulmuş, istenilen sonuç alınmadığı anlaşılınca, 1969 yılında hazırlanan bir kararname ile Gençlik ve Spor Bakanlığı kurulmuştur. 1980 yılına kadar müstakil olarak gençlik ve spor hizmetlerini yürüten bu bakanlık, 1983 yılından sonra Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış, zaten işi başından aşkın olan Milli Eğitim Bakanlığı sporla yeterince ilgilenememiştir. Yine 59. hükümette spordan sorumlu bakana bir çok genel müdürlük ve kuruluş bağlanmış bu nedenle de benzer sıkıntılar yaşanmıştır. Bütün bu tecrübeler gösteriyor ki, sporun daha düzenli sevk ve idare edilmesi bakımından 60. hükümetin kabinesinde müstakil Gençlik ve Spor Bakanlığı oluşturulması bir zorunluluktur. 60. hükümette görev alacak spor bakanının karşılaşacağı geleneksel ve kronik sorunlar: 1. Futbol Federasyonu ve İstanbul kulüplerinin iç sürtüşmeleri, 2. Milletvekillerinin istekleri; il müdürü değişikliği, çim zeminli futbol sahası, 800 nüfuslu beldeye 1500 kişi kapasiteli spor salonu yapılması talepleri, 3. Profesyonel futbol kulübü başkanlarının bakanı hiçe sayıp isteklerini Başbakan'la çözmeye çalışması, 4. 20 bin tane Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunu genç işsiz gezerken, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün teknik eleman ve personel sıkıntısı çekmesi, 5. Özerk federasyonların seçim sistemi, yetki, uygulama ve denetim bakımından demokratik ve yasal zemine oturtulamamış olması, 6. Federasyon başkanlığı seçimlerinde Sağlık, İçişleri, Bayındırlık v.s bakanların kendi işlerini bırakıp destek verdiği başkan adayına talimatla oy istemeleri, 7. Türk sporunun üst düzeyde ve en yetkilisi spor bakanı olmasına rağmen, futbol dışındaki demeçlerinin medyada yer bulmaması, 8. Ülkemizin tanıtımına imkan sağlayacak spor dallarının göz ardı edilmiş olması, 9. Spor faaliyetleri için gerekli olan ödeneklerin yeterince ve zamanında sağlanamaması, 10. Ambargo nedeniyle KKTC gençliğinin uluslararası spor faaliyetlerine katılamaması, Bu olumsuzluklara rağmen, hükümet ve spor bakanı; yaygın spor yapılabilmesi ve uluslararası alanda başarılı sonuçlar kazanılabilmesi için; Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve sporun ana unsurları ile işbirliği içinde olması gerekmektedir. Bütün bunları gerçekleştirilebilmenin yolu; kişi farkı gözetmeden ehil kadrolarla, planlı, programlı ve spora politikayı karıştırmadan iş yapabilmeye bağlıdır. Bu ahval ve şerait içinde; sporu yönetecek bakan, profesyonel futbola mı endekslenecek? 27 milyon gencin spora aktif katılımı için mi mücadele edecek? 22 Temmuz'dan sonra göreceğiz.