Bacadan kara duman çıkıyor, tarafsız gazeteciler sahaya iniyor

Sesli Dinle
A -
A +
Ve Akşener noter olmadığını gösterdi.
 
Aylardan bu yana ‘adayımızı açıklarsak yıpranır’ diyerek milleti oyaladılar durdular. Meğer o yıpranmasın dedikleri aday seçim yenilgilerine doymayan Kemal Kılıçdaroğlu imiş.
 
İnsan merak etmiyor da değil, acaba daha yıpranmışını bulun deseler bulabilirler miydi?
 
Seçim takvimi ilan edilsin adayımızı o gün açıklarız, masa toplantılarında yazılacak metinlerin font büyüklükleri ve sayfa şeklimiz dahi hazır diyorlardı, meğer hazır olan da sadece o kâğıdın şekli ve şemailinden ibaretmiş.
 
Masa adayını belirlediği gün Vatikan’da Papa seçer gibi toplantıyı yapacağımız binanın bacasından gri duman çıkacak diyorlardı, şimdi ateş bacayı sarmış vaziyette.
 
Meğerse Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha 2022 yılının başında ‘çok popüler bir ismi getirip cumhurbaşkanı seçelim diye bir düşüncemiz yok. Cumhurbaşkanı adayının nitelikleri çok önemli. Adayın siyasetçi olması lazım. Çünkü devlet siyasal bir organ. Siyasal organı iyi tanıyan bir siyasetçi olması lazım. Bozulan hukuk düzenini yeniden inşa etmek, devletin yaşadığı çürümeyi sonlandırmak istiyorsak, devleti bilen, sağduyulu, ittifakın bileşenlerine güven veren ve ortak hareket etmeyi temel ilke olarak kabul etmiş birisini cumhurbaşkanı adayı olarak belirleriz’ diyerek kriterlerini açıkladığı aday kendisiymiş.
 
Gerçi o masadan bir aday çıkacaksa, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başkasının olmaması siyasetin gereğidir.
 
Tüm bunlara rağmen, Akşener uzunca bir zamandan bu yana Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacak aday olduğu vurgusunu hem kendisi yapıyor, hem de etrafındaki Buğra Kavuncu gibi siyasi figürlere yaptırtıyordu.

Tek sorun Kılıçdaroğlu’nun adaylığı mı?

Hele şu toz duman bir ortadan kalksın o gün o masada nelerin konuşulduğu liderler tarafından daha net ifadeler ile kamuoyu ile paylaşılır hâle gelir lakin merak ettiğim husus şu: ‘Şayet, Meral Akşener’e bir Başbakan gibi yürütmenin tüm yetkileri Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak verilseydi, Akşener yine de masadan kalkar mıydı?’ ya da Akşener’in masadan bu yönde bir talebi olmuş mudur?
 
Yoksa gerçekte de anlaşmazlık konusu sadece Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacak bir aday olarak görülmesinden mi kaynaklanmaktadır?
 
Şimdilik bu suallerin cevaplarını net olarak bilmiyoruz ama önümüzdeki günlerde bu konu daha da netleşecektir.

Şimdi ne olacak?

Masa, HDP’yi kendisine ekleyene kadar artık tekli.
 
Masanın etrafındaki diğer dört partinin Kılıçdaroğlu’na bu saatten sonra getireceği katkı devede kulak bile değil. Kılıçdaroğlu, bunu çok net bir şekilde gördüğü için Akşener’den hemen sonra yaptığı açıklamada ‘sofraya ülkenin tüm renklerinin oturacağını’ ifade eden bir konuşma yaptı.
 
Masada Kılıçdaroğlu dışında sadece küçük partilerin kalması ise küçük partilerin el yükseltme şanslarını önemli ölçüde budamıştır ve kuşkusuz bu husus Kılıçdaroğlu tarafından milletvekili kontenjanlarının üleştirilmesi esnasında kullanılacaktır.

HDP ne yapacak?

HDP gelinen son durumu sonuna kadar fırsata çevirmek isteyecek ve tereddütsüz el yükseltecektir. Oysa seçimler planlandığı gibi 14 Mayıs tarihinde yapılırsa, önümüzde kaba tasnif yetmiş gün var.
 
Masa bu yetmiş günde yeni formuna nasıl kavuşur bilemiyorum?

Belediye başkanlarına çağrı

Akşener’in hem İstanbul hem de Ankara’nın CHP’li belediye başkanlarından destek talep etmesi zaten kendi içerisinde tutarsız bir durum.
 
Neden?
 
Ne yani Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayı olacak ve Ekrem İmamoğlu da Yavaş’ın adaylığına destek vermek için başkanlık koltuğundan ve partisinden istifa mı edecek?
 
Ayrıca Akşener’in bu çağrısı siyasi etik açısından ne kadar doğru?Nihayetinde her iki başkan da Kılıçdaroğlu’nun arkasında duracaklarını toplum ile paylaştılar.

Akşener masaya döner mi?

Siyasette mümkün olmayan bir şey yoktur.
 
Akşener masaya Kılıçdaroğlu adaylıktan ricat etmediği hâlde dönerse, o masaya artık siyasi mevta olarak dönmüş olur.
 
Kılıçdaroğlu adaylıktan taviz verirse on küsur seçim yenilgisine rağmen kimsenin kendisini kaldıramadığı CHP Genel Başkanlığı koltuğunda Kılıçdaroğlu’nu tutabilecek beşerî bir güç tanımıyorum.

Sözde gazetecilerin tarafsızlıkları

Elbette siyaseten her gazetecinin bir tarafı vardır, neticede bir robottan bahsetmiyoruz. Ama bir gazetecinin ihsas-ı rey yapması sıkıntılı bir konudur.
 
Tufan Türenç’in 2010 yılındaki CHP Kurultayında sevincinden ayağa kalkıp alkış tutması uzunca bir süredir bu anlamda hep tartışılmıştı.
 
Meğerse o hiçbir şey değilmiş.
 
‘13’üncü Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ diye paylaşım yapanından tutun da CHP’li bir gazeteci olarak söylüyorum diyenine, gazetesinin manşetine ‘Olmadı Meral Hanım’ atanından tutun da ‘Şu an bir gün öncesinden çok çok daha kötü bir durumda değiliz. İçinden çıkılmaz bir noktada değiliz" diyerek masa adına ekranda konuşanına varana kadar paçalarından yandaşlık akan gazeteciler güruhu geçiyor gözlerimizin önünden.
 
İşin en tuhafı, işini yapan birçok dürüst gazeteciye yafta yapıştıran, gerekirse küfreden zavallılar bunlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.