Darbeyi bilgisayar oyunu zannedenleri bilmez mi?

Sesli Dinle
A -
A +

Vilnius zirvesinde Türkiye’nin İsveç’e yeşil ışık yakması, birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Türkiye’nin İsveç’e bu kapıyı açmamasını isteyenler Türkiye’nin baskılara dayanamadığı görüşünde.

 

Türkiye, özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemdeki NATO genişlemelerine sürekli müspet yönde katkı sunmuş bir ülke lakin İsveç’in terör örgütü PKK ile yarım asırlık ilişkisi, İsveç’in üyeliğine kırmızı ışık yakılmasına sebep oldu.

 

 

 

İsveç ne yaptı ne yapmadı?

 

 

 

Önce geçen yıl Madrid zirvesinde İsveç ile üçlü mekanizma oluşturuldu ve bu mekanizma kapsamında İsveç, anayasal değişiklikler dâhil yapmak zorunda kaldı; yeni bir terör ile mücadele yasası ortaya koydu...

 

İsveç tüm bu değişiklikleri yaparken, Türkiye ise ısrarla İsveç’in üzerine düşen sorumlulukları tam anlamı ile yerine getirmediğini dile getirdi.

 

Vilnius zirvesi öncesi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem ABD’li meslektaşı Blinken hem de NATO üyesi ülke dışişleri bakanları ile yoğun bir diplomasi yürüttü. Bu görüşmelerde neler görüşüldü, ne kararlar alındı hâlihazırda kamuoyu yeterince bilgi sahibi değil, dolayısıyla yazılıp çizilenler ve söylenenler nakıs bilgi ile yapılmış olan değerlendirmelerden ibaret.

 

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Türkiye’nin kararını açıklarken, İsveç’in terör ile olan mücadelesini ve atılan adımları denetleyecek ve taraflara bir rapor sunacak koordinatörün kendisi tarafından atanacağını da ekledi.

 

Türkiye, bu müzakere süreçlerini sadece İsveç ile yürütmedi, aynı zamanda ABD ile de çok yoğun temaslarda bulundu. ABD, Kuzey ticaret ve ulaşım koridorunun her geçen gün ehemmiyetini arttırması nedeniyle, Baltık ve İskandinav ülkelerini bir blok hâlinde NATO içerisinde görmeyi çok istiyor.

 

O zaman daha net anlayabiliyoruz ki konu sadece Rus genişlemeciliği değil.

 

 

 

Rusya ne kadar tehdit?

 

 

 

Elbette dünyada ABD ile beraber elinde en çok nükleer başlık bulunduran bir ülkeyi ‘tehdit değil’ diyerek küçümseyemezsiniz. Rusya da bu anlamda yabana atılabilecek bir ülke değil lakin Rusya’nın konvansiyonel muharebe gücünün sınırları Ukrayna’da test edildi.

 

Bakınız, daha 2010 senesinde NATO’nun hazırladığı Stratejik Konsept Belgesi’nde Rusya ile iş birliğinden dem vurulmaktaydı.

 

Bir de bugün gelinen noktaya bakınız.

 

 

 

2010 ve öncesi ABD

 

 

 

O yıllarda ve öncesinde ABD teröre karşı küresel savaş adı ile ortaya konulan bir ham hayalin arkasından gidiyordu. Bu doktrin, ABD’ye Soğuk Savaş sonrası aradığı meşruiyeti sağlamadığı gibi tüm İslam beldelerinde Amerikan karşıtlığını son derece arttırdı. Üstelik bu yıllarda Çin dünyanın birçok noktasında gücünü daha da pekiştirdi.

 

2008 yılında Gürcistan’ın bazı bölgelerinin, 2014’te ise Kırım’ın ilhak edilmesi ABD ve Avrupa’yı ilk kez endişelendirirken, Rusya’yı da iştahlandırdı.

 

Putin’in bu iştahı ABD’nin dikkatinden kaçmadı.

 

Hatta Putin öylesine motive edildi ki Rusların, Ukraynalıların ve Belarusluların hepsinin Kiev Knezliği’nin evlatları olduğuna dair bir makale yayınladı ve Ukrayna’da güller ile karşılanacağına inanan Putin, Ukrayna işgaline başladı.

 

 

 

Sınanan Rusya

 

 

 

İşgal başladığından bu yana Rusya, Ukrayna topraklarında yıpratılıyor.

 

Rusya aslında bu konuya Afganistan sahasından mayalı olmalıydı lakin fazla öz güven Rusya’yı bu hâle getirdi.

 

Yıpratma savaşlarına bir başka mayalı ülke ise ABD ve güdümündeki Batı.

 

Bugün gelinen noktada Rusya, Avrupa için hâlâ bir tehdittir.

 

Sahip olduğu nükleer silahlar, yer altı ve yer üstü kaynaklar, enerjisi ve coğrafyası ile Rusya yabana atılamaz lakin günün sonunda Wagner denilen bir paralı askerî şirket Moskova önlerinden son anda döndü.

 

Batı bunu not etmedi mi?

 

Elbette etti.

 

O zaman hâlâ Avrupa’daki yüksek hazırlıklı kara gücü oluşumunun 40 bin gibi bir sayıdan 300 binlere çıkarılmak istenmesi, tüm kara muharebe araçlarının yenilenmesi, deniz gücüne milyarlarca dolar ayrılması, ülkelerin GSYH’larının en az yüzde ikilik bir kısmını savunmaya ayırması ile ilgili hızlı ve derin telaşın sebebi ne olabilir?

 

 

 

Çin ve Güneydoğu Asya bölgesi

 

 

 

ABD, Çin’i küresel sistemi değiştirme gücüne sahip yegâne ülke olarak tanımlıyor ve tüm stratejik hesaplarını buna göre inşa ediyor. Çin, geçtiğimiz haftalarda tüm ABD ve müttefiklerine karşı vereceği bir savaşın tatbikatını yaptı.

 

Bu perspektiften baktığımızda önümüzdeki yıllar dünya açısından çok da kolay yıllar olmayacak.

 

Türkiye ise kendi savunma sistemini özgün ve millî imkânlar ile oluşturmanın derdinde.

 

Bu konuda da zaman ile yarışıyor.

 

İsveç ile yürütülen müzakereleri ve son zamanlarda Batı’ya yakılan yeşil ışığı hep bu açıdan okumak gerekir.

 

Yoksa Erdoğan millete karşı darbe yapanları Biden’ın bilgisayar oyunu zannettiğini bilmez mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.