O manşeti boşuna atmadılar

Sesli Dinle
A -
A +

Ülke olarak bir taraftan depremin yaralarını sarmaya çalışırken diğer taraftan da gündem 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kilitlendi. Tüm ana akım medya kanalları, gazeteler ve sosyal medya bu iki konuya odaklanmış durumda.

 

Oysa dünyadaki gelişmelerden kopmamak gerekiyor.

 

Biz içeride bu gündem ile yatıp kalkarken, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley Suriye’deki ABD askerlerini ziyaret etti. Sürekli olarak uluslararası hukuktan dem vuran ve elçisi aracılığı ile ülkelerin egemenlikleri konusunda vaaz veren ülkenin bir generalinin Suriye’de hangi sıfat ile bulunduğunu bilenimiz var mı?

 

Suriye coğrafyasındaki ABD’ye yönelik hangi tehdit, ABD’li askerlerin Suriye’de bulunmasının bir gerekçesi olabilir?

 

Hâlâ konuyu DEAŞ parantezinde izah etmeye kalkanların dahi yüzlerinin konuşurken kızardığı bir gerçeklik var artık karşımızda.

 

Aynı tarihlerde ise ABD Savunma Bakanı Llyod Austin Irak’ta resmî ziyaretlerde bulundu ve Irak hükûmeti yetkilileri ile görüştü.

 

Austin burada yine ‘DEAŞ'ın tamamen bitirilmesi meselesine odaklıyız. Askerî çalışmalar tek başına DEAŞ'ın bitirilmesini garanti edemez. ABD'nin Irak'taki varlığına herhangi bir saldırı da DEAŞ'la mücadeleyi aksatabilir’ şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

Bu ziyaretlerde kullanılan bu klişe açıklamalar temcit pilavına dönmedi mi Allah aşkına?..

 

Bu ziyaretleri son derece önemli kılan bir diğer eş zamanlı gelişme ise, İsrail Hava Kuvvetleri’nin ABD’nin Nevada eyaletinde derinlikli hava harekâtı kapsamında tatbikatlar yapması oldu. İsrail’deki Netanyahu hükûmeti içeride çalkantılı günler yaşasa da İran’ın nükleer programına dair açıklamaların önü arkası kesilmeden devam ediyor.

 

Her ne kadar ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ile düzenlediği ortak basın toplantısında, ABD’nin İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı şiddetten rahatsız olduğunu dile getirse de Gallant, İran’ın nükleer silah edinmesine kayıtsız kalmayacaklarını duyuruyor.

 

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun savunma bakanı, generaller ve istihbarat yetkilileri ile ardı ardına toplantılar düzenlediği ve bu toplantıda alınan kararlara dair ABD Dışişleri Bakanı Blinken, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile de görüşmeler yaptığı bildiriliyor.

 

Tam bu gelişmeler yaşanırken Suudi Arabistan yönetimini ikilemde tutmanın en değerli unsuru olan İran ile gerginliğin sona erdirilmesi için görüşmeler yapılıyor.

 

Suud-İran gerilimi uzunca bir zamandan bu yana Suudi Arabistan’ı her daim çizilen alanın içerisinde tutmanın en değerli parametresi olmuştur.

 

İşte tam böylesi bir ortamda Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaed bin Mohammed Al-Aiban ile İran'ın Güvenlik Yetkilisi Ali Shamkhani arasında Çinli diplomat Wang Yi’nin ara buluculuğunda bir anlaşma imzalandı.

 

Yedi yıl aradan sonra diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve büyükelçiliklerin karşılıklı olarak açılması konusunda anlaşan iki ülke arasındaki ilişkiler, Şii din adamı Şeyh Nimr El-Nimr'in Riyad'da idam edilmesi ve Suudi Arabistan'ın İran'daki temsilciliklerine saldırılmasından bu yana kopuktu.

 

 

 

Suudi Arabistan, ABD’ye rağmen Çin ve İran ile birlikte yol yürüyebilir mi?

 

 

 

Bu kuşkusuz kolay değil.

 

En son Aramco’nun bir kısım hisselerinin Çin’e satılması kapsamında Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından Çin’e bir ziyaret gerçekleştiğinde Suudi Arabistan’ın petrol tevzi istasyonlarına yönelik büyük bir terör saldırısı gerçekleşmişti.

 

Zaten Çin’de gerçekleşen İran-Suud zirvesinin hemen sonrasında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, Suudi Arabistan'ın Pekin'deki görüşmelerle ilgili olarak ABD'yi bilgilendirdiğini söyledi.

 

 

 

Gürcistan’da neler oluyor?

 

 

 

Âdeta havada kesif bir barut kokusunun hissedildiği coğrafyamızda, Güney Kafkasya’nın kilit ülkesi Gürcistan birdenbire karıştı.

 

Fonlarının en az yüzde 20’si yabancı ülkelerden gelen sivil toplum kuruluşları ve medya kurumlarının ‘yabancı ajan’ olarak tanınmasını öngören kanun teklifi meclisten geçince ortalık savaş alanına dönüştü.

 

Avrupa Birliği, ‘Gürcistan’ın otoriterleşmesi üzücü’ derken, ABD’nin Tiflis Büyükelçiliği, ‘Gürcistan demokrasisi için kara bir gün’, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise ‘Gürcistan'daki eylemleri bastırmaktan sorumlu kişiler yaptırıma tabi tutulabilir’ diyerek tehditte bulundu.

 

Yine dün akşam saatlerinde Karadeniz’de bir ABD insansız sistemi istihbarat toplama maksatlı bir uçuş yaparken Rus Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldü, Rusya’nın ABD elçisi ABD Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.

 

 

 

Tüm bu gelişmeleri neden yazdım?

 

 

 

Biz seçime gideceğiz diye dünyadaki siyasi, askerî ve iktisadi gelişmeler durmuyor.

 

Suriye ve Irak coğrafyasında planlanan gelişmeler de yeni hükûmete göre belirlenecek, İran’a yönelik İsrail’in düzenleyeceği bir hava harekâtının öncesi ve sonrasındaki gelişmeler de...

 

Terör ile mücadele alanımızın sınırları da dışarıdan fonlanmış medyanın azgınlığının limitleri de...

 

Yukarıda zikrettiğim gelişmeler sonucunda tüm aktörler saatlerini ve ajandalarını 14 Mayıs tarihine kurdular ve gelecek sonucu bekliyorlar.

 

Washington Post boşuna "2023 yılının en önemli seçimi Türkiye’de" diye başlık atmadı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.