Mirgünoğlu Nâm-ı diğer Kesikbaş

A -
A +

Murad Han Revan'ı fethedince, kale kumandanı Mirgünoğlu'nu affeder. Ancak onun "Hurufilik" propagandası yapması sonunu getirir!

Sultan İbrahim Han, Osmanlı padişahlarının on sekizincisi ve İslam halifelerinin seksen üçüncüsüdür. Birinci Ahmed Han'ın oğludur. 1615 yılında doğdu. 1648'de şehit edildi. Ayasofya'daki türbede medfundur...

Sultan İbrahim, ağabeyi Dördüncü Murad Han'ın vefatında, hayatta kalan tek Osmanlı şehzadesiydi... Tahta geçtiğinin ilk senesinde "Mirgünoğlu Hadisesi" vuku buldu. Dördüncü Murad Han Revan [Erivan] kalesini fethedince, kumandan Emir Mirgünoğlu af diledi. Kabul edildi ve Emirgan'da kendisine bir saray verildi. Fakat, Sultan İbrâhim'in padişahlığı döneminde "Hurufilik" propagandasına başlayıp, Müslümanları aldattığı görülünce, başı kesildi. Halk arasında "Kesikbaş" denilen mezarda, işte bu "Hurufi Babası" yatmaktadır. Hurufiler ve mülhidler, bundan dolayı Sultan İbrahim'e "Deli İbrahim" dediler...

İbrahim Han bundan sonra dış meseleler ile ilgilenmeye başladı. Ruslardan Azak Kalesi alındı. Batıda Osmanlı akıncıları Bavyera içlerine kadar ilerledi... Diğer taraftan Girit Adasını fethedilerek; Türk ticaret gemileri Saint-Jean Şövalyelerinin saldırılarından kurtarıldı...

Osmanlı donanması fetihlere devam ederken, Sultan İbrahim'in 'hal'li hadisesi yaşandı. Şöyle ki; 1647'de Kara Musa Paşa'nın ölümüyle Sadaret makamına getirilen Hezarpare Ahmed Paşa'nın adaletsiz davranışları aleyhte büyük bir propaganda ve isyanı beraberinde getirdi. Bu arada Hurufilerin, Sultan İbrahim Han aleyhine yaptıkları iftiralar da hedefine ulaşmıştı.

Nitekim Hezarpare Ahmed Paşa aleyhine olarak başlayan isyan, Sultan İbrahim Han'ın da tahttan indirilmesiyle sonuçlandı. Tahta, oğlu Dördüncü Mehmed Han çıkarıldı. İsyancılar ve bunların önderi olan Sofu Mehmed Paşa, Sultan İbrahim hayatta durdukça rahat edemeyeceklerini bildiklerinden, kendisini şehit ettiler...

İbrahim Han, çok cömert ve lütufkâr bir padişahtı. Fakirlere, acizlere çok ihsanlarda bulunurdu... Halkın rahat ve huzurunu her şeyin üzerinde tutardı... Bir gün tebdil-i kıyafetle gezerken fırın önünde ekmek almak için uzun kuyruklar meydana geldiğini gördü. Saraya döner dönmez Sadrazama şöyle emretti: "Tebaamdan hiçbirisinin ekmek almak için bir dakika dahi beklemesine rızam yoktur. Bir hoşça mukayyed olasın! Yoksa başın gider!.." O günden sonra fırın önlerinde hiç kuyruk görülmemiştir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.