Evliyadan bir zat, Arafat'ta, insan kılığına girmiş olan İblis'i gördü. Zayıflamış ve benzi solmuş, kamburu çıkmış, perişan bir hâldeydi.
Din büyüklerinin en çok korktuğu, son nefes olmuştur. Mesela çok büyük bir âlim olan Ahmed ibni Hanbel hazretleri, tam sekerat hâlindeyken, birden can havliyle üç defa "Olmaz, olmaz, olmaz" diye bağırıp, tekrar yatağa düşer. Oğlu yanına yaklaşıp;
-Hayırdır babacığım, ne oldu? "Olmaz" diye bağırmanızın sebebi neydi? diye sorunca;
-Melun şeytan, “Müslümanlığı bırak, Hristiyan ol, Cennete gideceksin” dedi. Ben de "olmaz" dedim. O melun da defolup gitti, der ve Kelime-i şehadet getirip vefat eder...
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri de, ölümüne yakın ağlamaya başlar. Talebeleri, neden ağladığını sorunca;
-Sonumdan korkuyorum. İnsanın ameli, ince bir iplikle tavana asılmış gibidir. Her zaman öyle gider ve gelir. Amelim yok demiyorum, ama sabit değil, nerede duracağı bilinmez. Allah korusun, sol tarafta durursa ne olur benim hâlim? Onu düşünüp ağlıyorum, dedi. Sonunda Kelime-i şehadet getirip vefat etti... İşte her mümin de, bu büyük zatlar gibi son nefesinde imansız gitmekten korkup çok dua etmeli, Allah’ın rahmetinden de ümidini kesmemelidir...
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmı Işık (kuddîse sirrûh) buyurdu ki:
"İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin yolunun diğerlerinden farkı şudur: Diğer büyükler birini kurtarmak için 'Şöyle şöyle yap, kurtul' derler. Bu büyükler ise son nefesine kadar onu takip ederler, son nefeste îmânla ölmesine yardım edip, îmânla âhirete gönderirler."
***
Evliyadan bir zat, hac zamanı Arafat'ta, insan kılığına girmiş olan İblis'i (Şeytan'ı) gördü. Zayıflamış ve benzi solmuş, gözü yaşlı ve kamburu çıkmış, perişan bir hâldeydi. Mübarek zat, İblis'i tanıyıp, ona şöyle sordu:
Ahmet Demirbaş'ın önceki yazıları...