Padişah duası alan Sadrazam

A -
A +

Devlet içindeki karışıklıklar, Sultan İkinci Süleyman Han'ı çok üzüyordu. Fazıl Mustafa Paşa'yı Sadarete getirdi...

Sultan İkinci Süleyman Han, Osmanlı Padişahlarının yirmincisi, İslam halifelerinin seksen beşincisidir. Sultan İbrahim Han'ın oğludur. 1687'de Osmanlı tahtına geçti...

İkinci Süleyman Han kadirşinas, halim, cömert ve temkinli bir padişahtı. Fakir, muhtaç ve ihtiyaç sahiplerine pek çok ihsanlarda bulunurdu.

Tahta çıktığı zaman, Osmanlı ordularında "Viyana bozgunu"yla başlayan çözülme ve toprak kaybı devam ediyordu. Macaristan'da ise Türk hakimiyeti sona ermek üzereydi. Ayrıca bu mağlubiyetler hazine gelirleri üzerinde olumsuz tesirler yaptığı gibi, Anadolu'daki eşkıyalık hareketlerini de körüklüyordu. Bu sırada Belgrad da düştü...

Devlet içindeki karışıklıklar ve Belgrad'ın düşmesi, Sultan İkinci Süleyman Hanı çok üzdü... 1689 yılında Fazıl Mustafa Paşa'nın Sadarete getirilmesinin ordu üzerindeki tesiri çok müspet oldu. Mustafa Paşa, ilk iş olarak bir adaletname neşrederek memleketin umumi ahvalini yoluna koydu. Aldığı acil tedbirlerle hazineye gelir sağladı. Yeniçeri ocağı yoklanıp ulufeye müstahak olmayanların isimlerini sildirdi. Orduyu disiplinli ve intizamlı bir hâle getirdi...

Fazıl Mustafa Paşa 1690 yılında Edirne'den hareketle çıktığı Avusturya Seferinde düşman kuvvetlerini mağlup ederek, Şehirköy, Musa Palangası ve Niş şehrini aldı. Osmanlı Devletinin Batıda en önemli serhad kalesi olan Belgrad'ı altı günlük bir kuşatmadan sonra fethetti... Bu zaferler Osmanlı ülkesinde büyük sevince vesile oldu...

Hastalığı sebebiyle Davudpaşa Kışlasına kadar arabayla gelen Süleyman Han, burada Fazıl Mustafa Paşa'yı huzuruna kabul edip; "Hoş geldin. Berhudar ol, yüzün ak, kılıcın berrak, ekmeğin sana helal olsun, arzum üzere hizmet eyledin. Seleflerinden birine böyle bir ulu gaza müyesser olmadı" dedikten sonra ordu erkanının önünde samur erkan kürkünü Sadrazama giydirdi. Belinden çıkardığı hançeri beline ve bir kıt'a murassa pençe sorgucu da başına taktıktan sonra; "Ben mükafat vermeye kadir değilim. Allahü teâlâ iki cihanda yüzünü ak etsin" diye duada bulundu.

Sancak-ı şerifi Fazıl Mustafa Paşa'ya vererek Avusturya Seferine dua ile yolcu eden Süleyman Han, bir müddet sonra İstanbul'a yakın Yoncaçeşme mevkiinde vefat etti (22 Haziran 1691). İki gün sonra Süleymaniye Camii'ne getirilip, Sultan Süleyman Han'ın yanına defnedildi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.