Halis niyetle yapılan hizmetler zâyi olmaz

A -
A +
Her müminin, Resûlullah Efendimizin dînine yardım etmesi, O'nun ahlâkı ile huylanması, O'nun getirdiği Kur'ân-ı kerîmi ve dini sevmesi ve hürmet etmesi lâzımdır...
 
 
Muhammed aleyhisselâm, gelmiş ve gelecek bütün insanlardan, bütün peygamberlerden her bakımdan üstündür. Peygamberlerden ve meleklerin üstünlerinden sonra, bütün yaratılmışların en üstünü de onun Eshâbıdır. Eshâb-ı kirâmın üstünlüğü ile ilgili, bir âyet-i kerîmede meâlen buyuruldu ki:
"Siz ümmetlerin hayırlısısınız." (Âl-i İmrân sûresi: 110)
O mübarek zatlar, Resulullah'a o kadar tâbi idiler ki her sözüne tereddütsüz "peki" derlerdi... 
Peygamber Efendimizin vefâtından sonra, Eshâb-ı kirâmın hepsi, sonra da evlatları, cihat için, dîn-i islâmı dünyaya yaymak için, Arabistan'dan çıktı. İslâm ordusu, Asya'nın ötelerine, Afrika'ya, Kıbrıs'a, İstanbul'a, hâsılı her yere dağıldı.
Allahın dînini, O'nun kullarına tanıtmak için savaştılar ve canlarını feda ettiler... Dört Halîfe devrinde de Eshâb-ı kirâm, İslâm dînini yaymak, cihat etmek hususunda sözlerine sâdık kaldılar. Sözlerinden dönmediler. Hepsi ittifak hâlinde, yerlerini, yurtlarını terk ile Arabistan'dan çıkıp, her tarafa yayıldılar. Gidenlerin çoğu, geri dönmeyip, gittikleri yerlerde vefat edinceye kadar cihat etti ve İslâm dînini anlattılar. Böylece az vakitte çok memleket alındı. Fethedilen yerlerde İslâmiyet hızla yayıldı...
Her müminin, Resûlullah Efendimizin dînine yardım etmesi, O'nun ahlâkı ile huylanması, O'nun mübârek ismini çok söylemesi, ismini söylediğinde ve işittiğinde, saygı ile ve sevgi ile salât-ü selâm getirmesi, mübârek cemâlini görmeye âşık olması, O'nun getirdiği Kur'ân-ı kerîmi ve dini sevmesi ve hürmet etmesi lâzımdır...
            ***
Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi Işık Efendi (kuddîse sirrûh) buyurdu ki:
"Allah yolunda halis niyetle yapılan hizmetler zâyi olmaz kardeşim. Allahü teâlâ zâyi etmez. Rabbimize nasıl şükredeceğimizi bilemiyorum. Çok bahtiyârız. Nimetler içinde yüzüyoruz. Nereden geliyor bu nimetler? Hep Efendi hazretlerinden yani Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerinden geliyor... Allahü teâlâ, bize ihsân ettiği nimetleri izhâr etmemizi, göstermemizi, belli etmemizi ister ve sever. Mücâhid olmak, Allah’ın dînine hizmet etmek, en büyük nimettir. Allah’ın dînine, yâni İslâmiyete yardım etmek Peygamber mesleğidir. Bu mübârek iş kimlere nasip oluyorsa, onlar da mübârek olur... Allahü teâlânın dînini anlatmakta, yaymakta iki ecir vardır. Birincisi, 'emr-i ma’rûf' yapmaktır. Yani birine bir kitap vermektir. Bu, emr-i ma’rûf sevâbıdır ve cihat sevâbından daha fazladır... İkinci ecir ise, eğer sizin emr-i ma’rûf yaptığınız kişi, bununla amel ederse, o amel edenin kazandığı bütün sevapların bir misli de size gelir. Ne büyük nimet..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.