"Bilmeyen bilsin ki, ben Hattâboğlu Ömer’im!.."

A -
A +
Safların birinin başında Hazret-i Hamza, diğerinin başında da Hazret-i Ömer vardı. Toprağı un edercesine, Mescid-i harâma girdiler...
 
 
Hazret-i Ömer "radıyallahü anh", Peygamber Efendimizin kayınpederidir. Hafsa validemiz onun kızıdır. Hayatta iken cennet ile müjdelenmiş on kişiden ikincisi olup, Hazret-i Ebu Bekir’den sonra eshab-ı kiramın en büyüğüdür. Resulullahın ikinci halifesidir. Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer’i çok severdi. Ona kızı Ümmi Gülsüm'ü nikâh etti, damadı yaptı...
Hazret-i Ömer, hicretten kırk sene önce doğdu. Kureyş'in ileri gelenlerinden idi. Çok güzel konuşurdu. İslama düşman idi ancak Resulullah efendimizin duası bereketi ile Müslüman olmakla şereflendi... Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Cebrail geldi, "Ömer’in Müslüman olmasından dolayı gökteki melekler birbirine müjde verip, bayram ediyorlar" dedi.) [Hakim, Ebu Nuaym]
          ***
Hazret-i Ömer, Müslüman olduktan sonra bizzat kendi hâlini şöyle anlattı:
“Müslüman olduğum zaman, Eshâb-ı kirâm, müşriklerden gizlenir ve ibâdetlerini gizli yaparlardı. Bu duruma çok üzüldüm ve Resûlullaha suâl ettim:
-Yâ Resûlallah! Biz hak üzere değil miyiz?
- Evet. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, ister ölü ister diri olunuz, muhakkak hak üzerindesiniz.
- Yâ Resûlallah! Mâdemki biz hak üzerinde, müşrikler de bâtıl yoldadırlar, o hâlde ne diye dînimizi gizliyoruz? Vallahi biz, dîn-i İslâmı, küfre karşı açıklamaya daha haklı ve daha lâyıkız. Allahü teâlânın dîni, Mekke’de, hiç şüphesiz üstün gelecektir. Kavmimiz bize karşı insaflı davranırlarsa ne âlâ, yok taşkınlık etmek isterlerse, kendileriyle çarpışırız.
Yâ Resûlallah! Seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemîn ederim ki, hiç çekinmeden ve korkmadan, oturup İslâmı anlatmadığım bir müşrik topluluğu kalmayacaktır. Artık ortaya çıkalım...
Kabûl buyurulunca, iki saf hâlinde dışarı çıkıp, Harem-i şerîfe doğru yürüdük. Safların birinin başında Hamza, diğerinin başında da ben vardım. Sert adımlarla, toprağı un edercesine, Mescid-i harâma girdik. Kureyşli müşrikler, bir bana, bir Hazret-i Hamza’ya bakıyorlardı..."
          ***
Hazret-i Ömer’in bu gelişi üzerine, Ebû Cehil ileri çıkıp, “Yâ Ömer! Bu ne hâldir?” deyince, Hazret-i Ömer hiç aldırış etmeden Kelime-i sehâdet getirdi...
Ebû Cehil ne diyeceğini şaşırdı. Donup kaldı. Hazret-i Ömer bu müşrik gürûhuna dönerek dedi ki:
- Ey Kureyş! Beni, bilen bilir! Bilmeyen bilsin ki, ben Hattâboğlu Ömer’im. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen yerinden kıpırdasın! Kımıldayanı, kılıcımla doğrayıp yere sererim!
Bunun üzerine Kureyşli müşrikler, bir anda dağılıp, oradan uzaklaştılar.
Böylece, ilk defa Harem-i şerîfte açıktan namaz kılındı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.