Global e-Ticaret'ten devlet haberdar mı?

A -
A +
Feridun Ağabey merhaba, size iki konuda derdimi anlatacağım. Yayınlama imkânınız olursa sevinirim.
Birincisi, global e-Ticaret son 10 yılda büyük bir yaygınlaşma içinde. Ülkemiz de hâliyle bundan etkilenmekte. Türkiye’de üretilmeyen veya Türkiye’ye yurt dışından firmalar tarafından getirilen elektronik ürünlerde vs. yurt dışındaki fiyatı arasında %100, % 500’lere kadar çıkan fiyat farkları da oluşuyor. Hâliyle biz tüketiciler de bunu uygun fiyatla globalleşen dünyadan temin etme yoluna gidiyoruz. Yurt dışına döviz çıkışı olarak ülkemize bir nevi zarar olarak dönüyor. Bunun çözümü de var. Gümrük ücreti belirlersin her ürüne…
1 adet telefon şarj kablosu yurt dışında (aynı ürün) 1 dolar iken, Türkiye’mizde 30 -150 (5-30 dolar) arasındaki fiyatlara satılırken elbette ki, yurt dışından alışveriş ile alınabiliyor 1 dolara…
Kimi şirketlerimiz tabir uygunsa açgözlü olmasa kimse yurt dışına yönelmez. Yine aynı şekilde “yerli üretim” diyoruz fakat yerli üretim olarak yöneldiğimiz cep telefonu markaları iyi kalitede bir ürün çıkarsa yurt dışından kimse almaz.
Son zamanlarda da duyduklarımıza göre bir kısım yerli cep telefonu üreticilerinin baskısıyla yurt dışından getirilen cep telefonları harcı 500 liraya yükseltildi. Duyumlar böyle. Bu durum bir nevi vatandaşın hakkının gasbı değil midir Ağabey?
Yurt dışı alışveriş sitelerini inceleyince bir cep telefonu Çin’den Zimbabwe’ye, Gabon’a, Sri Lanka’ya, Papua Yeni Gine’ye, Fransa’ya, ABD’ye gümrüksüz veya kaydedilerek cüzi gümrükle girebiliyorken, ne gariptir ki bizim ülkemizde gümrük yapılanması denen bir bela ile karşı karşıyayız.
Şirketler ticaret için getirebilir. Fakat vatandaşın amacının kâr olmadığı bilindiği hâlde izin verilmiyor. Getirse de gümrükte bekler iki üç hafta…
Bunun gümrük ücreti alınsın. Vatandaş yine getirsin ama vergi olarak ülkeye kalsın. Çinli bir ekspres sitenin adı Ali Veli her ne ise bizden aldığı ücreti Londra’ya gönderdiğini bilen kimi bürokratlarımız, bu şirkete: “Türkiye’den kestiğin ücreti neden Londra’dan çekiyorsun be arkadaş!” demeyi hiç akıl edemiyorlar mı yıllardır?
E.G.- İstanbul
***
Başakşehir UKİM’deki işleyiş hakkında…
İkincisi UKİM ile ilgili bir sıkıntı; Türkiye sınırlarına 3 Kasım’da giren bir ürün, gümrüksüz olmasına ve yasak olmamasına rağmen bekletiliyor. 3 Kasım - 20 Kasım UKİM’de bekliyor… UKİM’e daha önce gittim. “Gümrük’teki memurlar yoğundur bundan uzun sürüyordur” diye bir bakayım dedim. Evlere şenlikti. 10 dakikada bir ürüne bakmalar. Keyfî olarak kargo bekletmeler. İsteseler 1 depo dolusu kargoyu 1 günde hallederler. Kahroldum ve dedim ki içimden “sizin işiniz bunları bekletmek mi? X-ray cihazınız yok mu?”
Ağabey, internette on binlerce şikâyet var, zimmet alındı, UKİM’de bekliyor vs. diye millet arıyor “ne nedir” diye… Öteki tarafta, UPS-DHL cebinizi mesaj atıyor burada “ürününüz şuradan geçti vs.” diye… Milleti bu kadar affedersiniz saf gibi arama sitelerinde oralarda buralarda aratacağınıza bu işi profesyonelce yapamaz mısınız? Ararız telefonlara çıkmazlar. Gümrüklerde bu iş ne zamandan beridir böyledir yetkililerin bu aksamadan haberi var mıdır? Bir kapı menteşesi istiyorsun, adamlar 12 kişi ameliyat masasına ürünü koyuyor ve sanırım inceliyorlar, başka açıklaması olamaz... Bu ne diye, göktaşı mı? Gümrüğün görevi gümrüğünü belirleyip ücretini almak değil mi? Kimse sana alma demiyor. Bu işle ilgili kişiler, kafasına göre veya belirli şirketlere göre mi girişi hızlandırıyor?
Global e-Ticaret örneğindeki gibi cep telefonu harcını 500 lira yaptıran bürokrasi vatandaşın bireysel hakkı olan her şeyin gümrük vergisi koyma derdini bırakmalıdır. Yurt dışında 1 dolar olan ürünün yurt içinde 10 dolara satılmasını engellemelidir” diyen E.G.- İstanbul gümrük müdürlüğündeki gecikmeler konusunda hassasiyet çağrınızı haklı bulmakla birlikte bir menteşeyi on iki kişi inceliyor tarzı abartınız, her türlü hile ve akıl almaz sahteliğin yaşandığı bir dünyada hiç de abartı değildir. F.A.
***
Özal’ın köşkü müze olmalıdır
Feridun Ağabey, biliyorsunuz geçtiğimiz hafta haberlerde rahmetli Özal’ın yalısının satışa çıkartıldığını öğrendik. 1993 yılında vefat eden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın eşi Semra Özal, Sarıyer’de tam 23 yıl yaşamış. Özal’ın yaşadığı süre içinde 24 saat polis korumasında bulunan ev, şu sıralar yeni sahibini arıyor, deniliyor. Sonra da “Boğaz’a sadece 100 metre mesafedeki köşk, 1 dönüm arsa içinde, 900 m², yüzme havuzlu, 4 katlı ve 12 odalı” diye reklam yapılıyor. Oysa ülkemizin değişim ve dönüşümünde bu kadar emeği olan bu ülkeye düşünce hürriyeti, inanç hürriyeti ve teşebbüs hürriyetini getiren dindar sivil cumhurbaşkanının hayatını yaşadığı evin satışa çıkması değil devletin onu ücretini varislerine vererek “Turgut Özal Müzesi” yapması gerekmez ki? Saygılarımla…”
Mehmet Tunçel - İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.