Gönül dostu Binali Yıldırım Başkanımızdan istiyoruz

A -
A +

Feridun Ağabey, bu köşede okuyucularınızın dert ve dileklerini yayınladığınızı söylediler. Bana da problemimizi bu köşeye yazmamızı istediler. Ben de size anlatıyorum...

Ben İstanbul Yenibosna’da yaşayan bir vatandaşım. İş çıkışında Şirinevler’den İETT otobüslerine binerek evimize gitmek zorundayız. Ancak hemen her saat dolu olan bu hattın otobüsleri akşam mesai çıkışı eve dönüş saatlerinde bizlere bir işkence oluyor. Yoğunlaşan yolcu talebine otobüsler yetişmiyor. Durakta bazen bekleyen yolcu neredeyse bir otobüs dolusu kadar oluyor. Bu defa yolcular zaten tıklım tıklım gelmiş otobüse binemiyoruz. İtiş kakış, kavga dövüş kendimizi otobüse atmaya çalışıyoruz. İçeridekiler içeriden bağırıyor, “Yeter ya, tepemize mi çıkacaklar!” aşağıdakiler dışarıdan bağırıyor “bizi almadan nereye gidiyorsun şoför?” Şoför zavallı ayağa kalkıp içeriye dışarıya laf yetiştirmeye çalışıyor:
“Ben ne yapayım arkadaş, yok işte! Yer yok!” İnanın kaç defa kaç farklı şoförden kendi kendine dert yanarken duydum: “Direksiyonda ekmek arası ile karnımızı doyuruyoruz. Zamanımız yok!” diye. Yine kaç defa şahit oldum. Şoförler aşağılarda telefon ederek kendisine bir ekmek arası sipariş edip yukarılara gelince hemen camdan parasını uzatıp alarak direksiyonda hem araç kullanıp hem yolcu taşımaya çalışıyorlar. Acımamak elde değil bu insanlara. Ama yolcu olarak bizim de hakkımız yok mu? Oturarak gitmek istemiyoruz, ayakta gitmeye de razıyız. Biz otobüslere doluluktan binemeyip durakta kalıyoruz. Bunu Meclis Başkanımız, Başbakanımız ve şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayımız gönül dostu, büyük insan Binali Yıldırım Başkanımızdan istiyoruz. Şirinevler’den Yenibosna-Çakmak durağına kadar akşam saatlerinde iki saatliğine özel ring hattı konulsun… Yolcu rahat etsin, şoför rahat etsin. Saygılarımla.
            Ayhan Demirtaş-İstanbul
 
 
Kilolarımla barışsam bile hayat bana yüz vermiyor
 
"Feridun Ağabey, ben kendimce güzel bir kızım. En azından kendimle barışığım. Kendimi seviyorum ama arkadaşlarım arasında problem yaşıyorum. Kilom onlara göre biraz fazla ve ben kilo problemimle tek başıma baş edemiyorum. Ailem hem fakir hem de böyle bir durumu sağlık problemi olarak görmüyor. Bana 'çok yeme!' diye baskı yapmaktan başka bir şey söylemiyorlar. Kilolarımın fazla olmasından değil gitgide yaşama sevincimden uzaklaşacağımdan korkuyorum. En son bir arkadaşım vardı iyi görüştüğüm şimdi onunla da görüşemez oldum. 'Neden aramıyorsun neden aradığımda cevap vermiyorsun?' dediğimde verdiği kaçamak cevaplar bende hayal kırıklığı meydana getirdi. Kimden etkilendi kafasını mı doldurdular bilemiyorum. Ben artık yemek yemekten nefret eder oldum. Ama acımdan ölsem bile zayıflayacağımı zannetmiyorum. Ben çıtı pıtı olmasam da hiç olmasa arkadaş içine çıkacak bir genç kız olmak istiyorum. Benim doktora gitme, diyet desteği alma gibi bir imkânım da yok. Peki ben ne yapmalıyım? Ben kilolarımla barışsam bile hayat bana yüz vermiyor Ağabey” diyen İstanbul’dan Rumuz: “Türkan” isimli okuyucumuz, önce bu üzüntülerinizde kesinlikle haklısınız. Bir şey diyelim ki diyet veya zayıflama konusunda yardım alamadığınız için de fazla üzülmeyin. Çünkü eğer bu, bu yardımlarla çözülebilseydi ortada şişman diye kimse kalmazdı. Madem imkânınız yok hiç olmazsa bildik iki yöntemi uygulayabilirsiniz. Birisi her gün iki üç km yürüyüş yapabilmeniz. Bir diğeri de lokmalarınızı hızlı yutmayıp sabırla ağızda çiğnedikten sonra yutmanız. En az on-onbeş defa çiğneyip yutarak sindirime yardımcı olur kilo sorununa da çözüm bulabilirsiniz.
 
 
7-18 yaş arası evladınız varsa bu yazıyı okuyun
 
“Her insanın bir hobisi olur, olmalıdır. Hobi, insanı rehabilite eder. Saatlerce TV izlemek de bir hobidir. Ama bu sizi alık yapar. TV asla bilgi vermez. Size sadece tüket der. Obez ol der. Saf ol der. Uyu der. Yat der. Harca der. Düşünme der. Çıkarcı ol der. Asosyal ol der...
Kitap okumayan, yazmayan, deney yapmayan bireyler bir şeyler keşfedemez, buluşlar yapamaz. Patent alamaz.
Dünyadaki 148 en önemli buluşun 132 tanesi Musevî bilimcilerce yapılmıştır. Bu kafamıza balyoz gibi inmiştir... 21. yüzyılda her cihaz akıllı ve dijital olacaktır.  Her meslek erbabı kod bilmek zorundadır. Uyumayalım. Bu konu ile dalga geçmeyelim. Bu alanda çalışma yapanlara taş koymayalım. 20 milyon evladımız yazılım öğrensin. Yazılım yapmaya başlasın. Okullar uyumasın. Müfredatlarımız maalesef 40 yıl geriden geliyor.  80-100 TL'lik bir robotik kitini hareket ettirebiliyorsanız pencereyi açmış olursunuz. Beyniniz sürekli yazılım düşünmeye başlar. Robotik ile ilgilenen 1 milyon evladımız olursa teknoloji de üretmeye başlarız. Aplikasyon (uygulama) yazan, mikrodenetleyici, led, transistör ile uğraşan insanları arttıralım.
64.000 teknik öğretmene bunu zorunlu olarak öğretelim. Her okul bu konuda bir kitap yazabilir, yazmalıdır. 1.000.000 öğretmenin maalesef 999.000'i 10 satır kod yazamıyor..
Bunu çözelim. Bu konuları öğrenmek isteyen 1 milyon öğretmene elimdeki tüm bilgi ve belgeleri vermek istiyorum. İmkânım olsa 1 milyon öğretmene online olarak temel kodlama öğretebilirim. Bilgili olan her öğretmen de bu konuda kitap yazmalıdır... Çocuğunuza mutlaka kodlama bilgisi aldırınız. Bu onu araştırmacı ve kâşif yapacaktır...
            Ali Özdemir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.