Bilerek kimseyi kandırmadım

A -
A +
“Feridun Ağabey, derdimi kimselere anlatamıyorum… Siz köşenizde bizlere yardımcı oluyor yön gösteriyorsunuz. Benim derdim çok büyük ağabey. Eşimle eş dost tavsiyesi üzerine görüşüp konuşarak evlenmeye karar verdik. Kendisi çok muhterem birisi ve bana karşı da oldukça saygılı. Ama biz evlendiğimiz ilk günden bu yana birlikte olamadık. Çok çareler aradık ama bulamadık. Ağladık olmadı sızladık olmadı. Birkaç aile danışmanına ve psikoloğa gittim. Tavsiyelerine uydum ama başaramadım. Benim asıl üzüntüm benim eşimin yaşadığı çaresizlik. Kızcağız nüfusta evli, ailesine göre evli, çevresine göre evli ama evimizin içinde sanki evli değiliz! Bir kocası var ama gerçekte yok. Derdini kime ne diye anlatsın? Ayrılsak ne diyecek? Nüfusta dul olarak geçecek. Ayrılmayıp sabretse bir ömür evlilik sorumluluğu içerisinde evlilik hayatı olmadan nasıl yaşayacak? O da anne olmak istiyor, hakkı değil mi? Başkalarının derdini sıkıntısını bilemiyorum ama dünyada bundan daha büyük sıkıntı var mı? Bunun ne parayla ne pulla çözümü yok… Özür dilemeyle olmuyor, yalvarmayla olmuyor; pamuklara sarmalasan bir kıymeti olmuyor. Haydi gezelim biraz açılırsın desem ne olacak? Gece gündüz ağlama nöbetlerine nasıl çare olacak? Allah kimseye vermesin böyle bir derdi… Bu durum nereye kadar sürecek bilemiyorum ama eşime hayatı zindan ettiğime olan üzüntüyle kahroluyorum. Tek tesellim, evlenmeden öncesine kadar bu hâlin ben de farkında değildim. Yani bilerek kimseyi kandırmadım. Herkesten dua istirham ediyorum.”
          Rumuz: “Ah”-İstanbul
 
 
Bu işte bir gariplik yok mu?
 
Geçtiğimiz günlerde bir video paylaşmıştı bir baba. Küçük kızı kendisine verilen harçlıktan bir arkadaşına da yardım ediyordu. Sonra da onunla paylaştığı için harçlığını bitirdiğini söylüyor sonra da “Ne yapayım baba onun babası ona harçlık vermiyor. Ben alırken o bakıyor. Olur mu böyle? O yüzden harçlığımdan ona da verdim” diyor ve arkadaşının o çaresizliğine üzülüp o zeytin gözlerinden tomurcuklar akıtıyordu. Babası da “aferin kızım iyi yapmışsın” diyordu.
Yine bir anekdot paylaşacağım sizlerle. Diyor ki bir başka öğrenci velisi:
“Veli görüşmesi için okula gittim. Benim kuzucuk arkadaşıyla teneffüste. Hevesli bir tebessümle onlara doğru yöneldim. Kocaman sarılmak için. Benimki yarım tebessüm U dönüşüp alıp uzaklaştı. Akşam dedi ki: “Arkadaşımın annesi hayatta değil, sarılıp öpseydin çok üzülürdü.”
Şimdi soruyorum, çocuklarımız birbirine karşı bu kadar merhametli, bu kadar empati yapabilen bu kadar insani davranırken büyüdüğümüzde bizi hangi eğitim sistemi, hangi sosyal medya hangi aile yapısı veya hangi ortam bu kadar menfaatçi, bu kadar narsist, bu kadar hodkâm bu kadar kindar ve bu kadar merhametsiz yapıyor? Bu işte bir gariplik yok mu?
         Seyfettin Taşman-Ankara
 
 
Yaşlının tecrübesi gencin enerjisi
 
“Kamu görevlilerine emeklilik için üst yaş sınırı konulmuş olup bu yaş 65’dir. Tapu sicilleri gibi bazı idarelerde de bir işlemin sağlıklı olması için belli bir yaştan sonra doktor raporu alınması zorunludur. Bunu açıklarken amacım 65 yaş üstündeki insanları eleştirmek değil gençlerin önünü açmaktır. Tabii ki yaşlıların tecrübesinden gençlerin de enerjisinden istifade edilecektir.
Avrupa ülkelerinde birçok siyasetçinin makul bir süre sonunda siyaseti bırakmak olgunluğunu gösterdiği, genç insanların siyasette önünü açtıkları ve siyasi hayatı dinamik hâlde tuttukları bilinmektedir. Ülkemizde ise bu konuda metal yorgunluğa rağmen bazı siyasetçiler koltuklarını muhafaza etmek için uğraşmaktadır. Genç ve yeni beyinlere de fırsat verilmelidir. Eğer bu konuda bir sıkıntı yaşanıyorsa siyasette de yaş sınırı getirilirse enerji ve sinerji artır.
           Yaşar Gönenç
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.