Üniversiteli işçiler hâlâ derdini duyuramadı

A -
A +
Değişik platformlarda sürekli kendi dertlerini gündeme getiren üniversite mezunu olduğu hâlde işçi statüsünde bulundukları için birçok bakımdan mağdur durumda olan işçiler Feridun Ağabey'den de ısrarla dertlerini dile getirmelerini istemekteler.
Diyorlar ki: “Bizler kamu kurumlarında 4857 sayılı iş kanununa göre çalışan daimî kadrodaki üniversite mezunu işçileriz. Kamuda işe başlatılırken KPSS, İş Beceri Değerlendirmesi ve Mülakat elemelerinden geçirildik. Yıllardır çalıştığımız kurumlarda diplomalarımızın gerektirdiği işleri yaparken, mezuniyetlerinin dışında farklı işlerde çalıştırılan arkadaşlarımız da bulunmaktadır.
Çalıştırıldığımız kadrolarda eğitimimizin ve mesleki yeterliliğimizin körelmemesi ve devletimizin ihtiyaç duyduğu kalifiye personel ihtiyacını karşılayabilmek adına (eğitim iznimiz olmamasına rağmen) üniversitelerin ilgili bölümlerini ön lisans, lisans, lisansüstü ve hatta doktora düzeyinde tamamlayarak kendimizi geliştirdik. Kamuda liyakat ve sadakate dayalı bir kariyer sistemine dâhil olmayı istiyoruz.
Kurumlarımızda yan yana çalıştığımız Memur ve Sözleşmeli arkadaşlarımızla aynı üniversitelerin aynı bölümlerinden mezun olmamıza ve şu an aynı işleri yapmamıza rağmen statümüz farklıdır. Yani eşit işe eşit haklar noktasından uzağız. Üniversite mezunu olmamıza rağmen işçi statüsünde olduğumuzdan çalıştığımız kurum bizi istediği yerde ve pozisyonda çalıştırmakta bununla birlikte Memur ve Sözleşmeli arkadaşlarımız ise unvanlarını kullanmakta ve görevde yükselebilmekte şef, müdür yardımcısı, müdürlük gibi makamlara kadar yükselebilmektedirler. Buna rağmen işçi statüsünde değerlendirilen biz üniversite mezunları doktora yapmış olsak da statü gereği görevde yükselme gibi özlük haklarından faydalanamamaktayız. Konu ile ilgili 2009-2015 yılları arasında birçok vekilimizle, Çalışma Bakanımızla, Genel Başkan Yardımcılarımızla görüşmeler yaptık. Bizim durumumuzla ilgili çalışma olacağını ve bu çalışmanın seçimlerle birlikte kurulacak hükûmetin çıkaracağı yasa ile olabileceğini belirttiler. Üniversite mezunu işçiler olarak adaletin ve hakkın yerini bulması açısından mümkün olan en kısa zamanda, mevcut daimî işçi olan kadromuzun memur kadrosuna dönüştürülmesi hususunu saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.”
    Kaya Alp
 
 
“Güzel kızım hamiyet sahibi isen…”
 
Gazetemden ve televizyondan başka ülkemdeki gelişmeleri takip edecek imkânım yok. Televizyonlarda ramazan girdi gireli bize tavsiyede bulunuyor profesörler, diyet uzmanları. Feridun Ağabey inanın bunlar dalga geçer gibi konuşuyorlar... Neymiş de akşam iftarda et yemeğini fazla kaçırmayaymışız. Tatlıyı fazla kaçırmayaymışız. Protein şu kadar olsunmuş... Feridun Ağabey diyorum ki bizim adamla otururken, “Bu konuşanlar bunu kendileri ve arkadaşları için mi konuşuyor bizim gibi fakir fukara için mi konuşuyor?” Ben dört çocuklu bir ailenin ev hanımıyım. Çocukları okuttuk büyüttük herkes evine gitti. Kimse kusura bakmasın bir karı bir kocayız. Bizim evimize ayda bir defa yarım kilo kıyma gelir. Onu da herif emekli maaşını aldığında gider kasaptan alır gelir. Ondan sonra biz et neyim görmeyiz. “Tatlıyı fazla kaçırmayın” diyen çekik gözlü güzel bir kız var. Diyetisyenmiş. Ona sesleniyorum: “Kızııım, güzel kızım eğer hamiyet sahibi isen bizim eve de bir kilo baklava gönder gadan alayım...” En son geçen Kurban Bayramı'nda şöyle doya doya baklava yediydim. Siz onları televizyonda gösterdikçe benim burada ağzımın suyu akıyor. Siz ne bulursanız yiyorsunuz. Sonra da “kendinize aman dikkat et” diyorsunuz. Dikkat etmeyi bırakın azıcık etrafınızdaki fakir fukaraya dikkat edin siz de aşırı kilo almazsınız. Bir de üstüne sevap kazanırsınız kıymetli hocalarım...
            Güldane Yıldız-Ankara
 
Bir baltaya sap olamadık Ağabey
 
Feridun Ağabey, aziz mübarek günde bu derdimi yayınlar mısın ağabey? Üniversite de bitirdim ama işsizim. Babam ne zaman sofrada bir araya gelsek diyor ki:
“Bir baltaya sap olamadın!”
Anneme sırnaşıyorum, yaltaklanıyorum Türkçesi… Ama o da benim kılık kıyafetime gıcık. Ayar oluyor:
“Bu kılık kıyafetinle gözüm görmesin seni! Defol git!”
Feridun Ağabey ben ne arıyorum biliyor musun? Çevremdeki çokbilmişlere sesleniyorum. Kulağımdaki küpeme, burnumdaki hızmama bakarak hüküm verme! Görme sırtımdaki streç kotumu, gözlerimdeki farı, rimeli…
Gözlerimdeki insanlığı gör! O teravihe gittiğimde sakallı köstek saatli, ceket içi ekose yelekli emmi… Bana “züppe” diye tiksinerek bakarken; benim kul hakkım kaldı sende bunu bildin mi?
Ne diyor Yunus? Hani şu "Sarıçiçek" ilahisini dinlediğin derviş: “Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil!” Sussam gönül razı olmuyor, söylesem fayda değil. Ne olur bizleri bu hâlimizle yargılamayın, sizi seviyoruz. Bak bayramda gelip yine elinizi öpeceğiz. Tamam, cep harçlığı devri değil ama bir güler yüzünüz de olmayacak mı ninem, dedem?”
             Taha Turhan Çatal-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.