Gençlerin vicdanlarına dokunmak...

A -
A +
Şu an en çok rast geldiğimiz, dinlediğimiz ve dillendirilen şikâyetler gençler ve zamandan. “Zaman bozuldu, gençler bildiğiniz gibi değil” şeklindeki şikâyetleri yoğun şekilde duyuyoruz.
Ama bilmeliyiz ki zamanın kendi başına özel bir iradesi yok. Yüz yıl önce güneş nasıl doğup batıyorsa şimdi de öyle doğup batıyor. Bin yıl önce ay nasıl ise şimdi de öyle. Mevsimler birbirini kovalıyor. Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere koşuyor.
Gece gündüzün, gündüz de akşamın peşinde. Soğuk ve sıcaklar hiç usanmadılar yer değiştirmekten... Özetle zaman hiç bıkmadan kendini tekrar etti durdu. Yani bin yıl öncesindeki zaman ile şimdiki zaman aynı aslında. Hiç değişmedi. Aslında değişen zaman değil. Değişen İnsan. İnsanın istekleri değişiyor. Hayatı algılayışı, hayattan beklentisi, mutluluk kaynakları, huzuru aradığı yerler değişiyor. Daha doğrusu, mutluluğu yanlış yerde arayan insanların sayısı zaman ilerledikçe çoğalıyor.
Gençlere gelince; huzurun yanlış adreste arandığı bu ortamda onların bundan etkilenmemeleri mümkün mü? Onları sadece genel şikâyet sohbetlerine mevzu edip başka bir şey yapmamak gafletimizin eseri değil mi acaba?
Ortaöğretim öğrencileri için dernek olarak hazırladığımız ve sınıflarda uyguladığımız hikâyecilik tekniğiyle kişisel sunumlarımızda öğrencilerden geri dönüşler alıyorduk. Öğrencilerin kendi elleriyle yazdığı o geri dönüşlerde gördük ki; vermeden bir şey beklemek yanlış...
Yarım saatlik sunumlarda onlara günlük ilgi çekici olayların arasına serpiştirilmiş Ehl-i sünnet âlimlerinin isimlerini zikrederek anlattığımız peygamber sevgisi, ölüm ve hayatın anlamını anlatan menkıbelerin vicdanlarına ulaşıp dokunduğunu gördük. Gençlerden şikâyet etmek yerine onların vicdanlarına dokunacak ruhlarını ferahlandıracak, bir eğitim sistemi ve müfredatına geçmemiz gerekiyor diye düşünüyoruz...
       Ragıp Bayraktar
 
 
Hayvancılıkta her şey para olmuş
 
Bu insan benim yakın akrabam… Emekli olduktan sonra köyünde hayvancılık yapmaya niyetlenmişti. Birkaç seneden beridir de işini sevmişti… Şimdi geldiği nokta, elindeki buzağıları kuzuları vb. satıp işten el etek çekmek… Sebebi ne peki? Artık hayvan besiciliği yapmaya para yetiştiremiyor oluşu… Eskiden ineği olan kimse ineği için para harcar mıydı? Ya da ne kadar harcardı? Ama şimdi bir ineğe bakmak resmen masraf hanesine giriyor… Nasıl mı? Efendim bir kere her ineğin doğuştan kaydı oluyor. Her ineğe belirli gün ve takvimlerde veteriner geliyor. Belirli zamanlarda belirli ilaçları getiriyorlar onları alıyor. Yem için saman getiriliyor saman almak zorunda kalıyor. Hatta af buyurun hayvanın takipte olabilmesi için suni döllenme yaptırılması gerekiyor. Normal olunca kayıttan çıkılıyor ve belki de yaptırımı var onu bilmiyorum. Hatta bulundukları köyde dağdan gelen suyun bile akışı değiştirilmiş şimdi sayaçtan geçen su ile suladıkları için su bile parayla imiş… Geçen ay beş yüz lira su parası ödemişler...
Diyor ki; veteriner para, ilaç para, döllenme para, su para saman para… Satmak istediğimde de kayıtlı olduğu kuruma bildiriyor orası satışa sunuyor hayvanları. Eğer hayvancılık bu akrabamın dediği gibi bir sistematiğe gelmiş ise hayvancılık hayvan yetiştirme değil hayvan üzerinden sisteme para ödeme şekline dönüşmüş. İnşallah bu sistemin nasıl olduğunu yetkililer anlatır da biz de öğreniriz. Eğer sistem bu anlatılan gibiyse çok yazık...  
             A. Y.-İstanbul
 
 
Oğlum da şaşkın teyze de!..
 
Ben yıllar önce ülkemize Bulgaristan’dan gelmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. El bebek gül bebek büyüttüğüm çocuğuma, büyüklerimizden öğrendiğim gibi yaşlılara yardım edilmesi düsturunu da öğrettim... Geçenlerde Eminönü alt geçidinde önümüzde elinde irice bir poşetle gitmekte olan teyzeye oğlum yaklaşıp “teyze yardım edeyim” diye poşete elini uzattı. O anda teyze oğluma kapkaççı muamelesi yapıp tokadı yapıştırdı. Oğlum şaşkın, teyze şaşkın!.. Oğlum, teyzenin niçin tokat attığını anlamaya çalışıyor; teyze annesinin yanında bu çocuğun ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyor. Çünkü yardımlaşma diye bir şey kalmamış ki! Hangisine durumu nasıl anlatacağımı bilemedim. Ailenin, yardımseverliğin, toplum dayanışmasının geldiği nokta açısından manidar geldi bana…
            Rumuz: “Anne”-Gaziosmanpaşa
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.