“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” derken...

A -
A +
 
Feridun Ağabey, nice zamandan beridir haberlerde izliyoruz, gazetemizde okuyoruz. Çiftçimize köylümüze yönelik bazı adımlar atılıyor. Teşviklerden söz ediliyor. Bunlara çok seviniyorum. Devletimizin gayreti beni umutlandırıyor. Bu vesileyle köylerimize ve şehirlerdeki esnaf ve sanatkârlarımıza yönelik bazı özel teşviklerin verilmesi konusunu bir de eğitimde hayata adapte olunacak yeni uygulamaların denenmesiyle ilgili düşüncelerimi sizin aracılığınızla gündeme getirmek istiyorum...
 
Hepimizin bildiği bir şey var ki köylerimiz hâlen şehirlere göç vermeye devam ediyorlar. Tarım ve hayvancılık yapan insanların yaş ortalaması 55 yaş sınırını bile geçti. Bu bir ülkenin tarımı hayvancılığı çiftçiliği vb. açısından mutlaka incelenmesi gereken ciddi ve bir o kadar vahim bir durumdur.
 
Yine büyük büyük haberlerden hiç gündeme gelemeyen küçük esnafın sanatkârın durumu da alarm veriyor… Berber gibi, kasap gibi, terzi gibi, saatçi gibi birçok mesleğin artık geriden gelen çırakları kalfaları ustaları bulunamaz olmaya başladı. Görüştüğümüz konuştuğumuz nice sanatkâr “benden sonra bu mesleği yapacak kimse kalmadı” diyor…
 
GENÇLER TEŞVİK EDİLMELİ
 
Devletin aslında köyde kalıp tarım ve hayvancılık yapacak olan gençlere özel teşvikler vererek genç nüfusun köylere yönlendirilmesi çok önemlidir. Esnaf ve sanatkârların yanında çalışacak yeni nesillerin teşvik edilmesi de bir o kadar önemlidir.
 
Bakınız “teknoloji ilerledi sen neden söz ediyorsun?” diyenler olabilir. Bakınız bazı adımlar var ki getirisi ile götürüsü iyi hesap edilmezse sonuçta ülke zarar eder… Şöyle bir örnek vermek gerekirse bir bölgeye açılan bir salça fabrikası bölgede belki iki yüz üç yüz kişiye iş vererek kalkınmaya fayda sağlar ama zaman içinde o bölgede kendi imkânlarıyla salça yapan belki binlerce ailenin elindeki geçim kaynağını yok etmektedir. Bir bölgeye açılan bir konfeksiyon fabrikası istihdam sağlayıp iki yüz üç yüz kişiye iş vermektedir ama belirli bir süre içinde terziliğin yok olmasına sebep olmaktadır… Açılan bir kumaş fabrikası kendi küçük tezgâhlarında pamuk dokumacılığı yapan, kökboyası yapan nice sanatkârın yok olmasına sebep olmuştur. Nice et tesisleri kasaplık mesleğini yok olmakla baş başa bırakmaktadır. Bu örnekleri say say bitmez...
 
Ama bilinmelidir ki bunlar toplumun gözenekleri gibidir, hücreleri gibidir… Hücreler zayıflarsa organlar, organlar zayıflarsa vücut zarar görür… . En bariz örnek olarak mahallelere kadar uzanan zincir mağazaların bakkallık denilen mesleği nasıl yok etme noktasına getirdiğini görüyoruz. Oysa bakkallar mahalleye sadece alışveriş değil sosyal yönden de hizmet eden kuruluşlar değil miydi? Bir mahallenin bakkalı, kimlerin mahalleli olduğunu kimlerin mahalleye yeni geldiğini kimlerin taşındığını bilen ve mahallede herkesin bildiği insanlardı. Acil durumlarda nice emanetinizi teslim edip “bakkala bıraktım”, “bakkaldan alırsın” veya “şunu bizim filancaya veriver” gibi güveniniz olan kimselerdi. Yoksul fakir dar gelirli kimselerin veresiye alıp ay başında ödemesini yaparak hayata tutunmasını sağlayan kimselerdi…
 
Öte yandan ticaret odalarına kayıtlı nice iş adamının çalıştıracak eleman bulmakta zorluk çektiğini de haberlerde röportajlarda okuyoruz. Öte yandan eğitim bilimciler toplumda herkesin üniversiteye yönlendirilmesinin yanlışlığına dikkat çekiyorlar. Çocuklarımızı yeniden sanat okullarına endüstri meslek liselerine yönlendirilmesini ısrarla öneriyorlar. Çok da doğru yapıyorlar. Gazete ilanlarına, internetten iş ilanlarına bakın nice mesleklerde bugünün parasıyla 5 bin liraya 6 bin liraya çalıştırılacak meslek erbabı insanlar aranmaktadır. Ama çocuklarımızın büyük kısmını hayatı hiç tanımadan, hiç toprakla hayvancılıkla ilgilendirmeden sadece üniversite bitirip meslek sahibi olmaya yönlendirmedik mi yıllarca…
 
Ama bu çocuklarımız yine büyük bir kısmı mezun olduktan sonra asgari ücretle bile çalışacak iş aramaya razı olmadı mı? Buna rağmen iş bulamayıp bunalıma girmediler mi? Oysa bunları aileleri eğitimciler, devletimizin yetkili kurum ve kuruluşları KOBİ’ler başta olmak üzere iş dünyasının değişik alanlarına yönlendirip bu konuda teşvikler verilse hem gençler meslek erbabı olurlar hem işsizliğin boyutu değişir hem ülkede çalışan insanın ülkeye katma değeri artmaz mı?
 
KÖYLERİMİZİ YALNIZ BIRAKMAYALIM
 
Sonuç olarak, köylerimizi yalnız bırakmayalım… Köylerimizi bayramdan bayrama gidilen üç beş ihtiyarın yaşadığı yerler olmaktan kurtaralım. Tarım ve hayvancılığı profesyonel firmalar üstleniyor diyerek köylerimizdeki üretimden kopuşu hafife almayalım… Köylerimizi köylerimizdeki el becerilerini, halıcılığı, kilimciliği, arıcılığı; üzüm, incir, pekmez süt ve süt ürünlerini yaşatan köylerdeki yok olmaya yüz tutmuş hane halkını birer hazine birer nimet bilelim… Sonra çok pişman oluruz… Eğer bugün köylerimizde fasulye biber yetiştiren, salça yapan, peynir üreten, pekmez yapan, halı dokuyan, kök boya üreten vb. insanlarımızın birer birer yok olmasına aldırmazsak yarın şehirlerin baş döndüren medeniyetlerinde annelerimizin böreklerini, sarmalarını, baklavalarını arayıp bulamadığımız gibi oluruz… “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün bence tam anlamı budur… Saygılarımla…
        İsmail Dedeoğlu-Konya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.