Adliyede Fuat Avni köstebeği muhabir

A -
A +
Sabah gazetesi, FETÖ'nün gizli haberleşme programı ByLock kullanan gazetecileri yayınladı geçen.
Haberde ağırlıklı olarak, örgütün yayın organlarında çalışan isimler vardı. Liste eksikti yani.
Orada olmayanlardan birisinin hikâyesini geçen hafta yazmıştım.
Ardından ilginç bir bilgiye daha ulaştım.
Bu sefer olayın merkezindeki kişi yine hükûmete çok yakın bir başka gazetenin muhabiri.
15 Temmuz'un öncesiydi...
Ankara'da FETÖ davalarını takip eden (x) gazetesi muhabiri T.C. bir gün soruşturmayı yürüten savcının yanına gitti. Bazı kritik bilgiler edindi. Bunları hemen "Fuat Avni"ye uçurdu.
Daha sonra savcı muhabiri çağırıp "Sen FETÖ'cüsün. Burada konuşulanları ikimizden başka kimse bilmiyordu. Sen söyledin" diye kızdı.
Muhabir inkâr etti. Savcı bir daha bilgi vermedi. Ama olay da böylece kapanıp gitti.
Aynı muhabir bu sefer 15 Temmuz sonrasında darbe girişimine ilişkin soruşturmaları takip etmeye başladı. İşine 2 ay boyunca adliyede devam etti. Daha sonra yeni evlenmiş olduğunu bahane ederek gazeteden ayrıldı.
Çünkü o esnada ByLock listeleri gelmeye başlamıştı. Muhabirin iki telefon hattında da FETÖ programı yüklü olduğu tespit edildi. O muhabir şimdi firari!
Sabah gazetesi listeleri yayınlayınca eski Radikal muhabiri Fatih Yağmur "Listede ismimi göremedim ama ben söyleyeyim. Ben de ByLock kullandım. Adliyede çalışıyorsanız, hakim ve savcılar sizinle telefonda görüşmek istemiyorsa ByLock kullanmak zorundaydınız. Yoksa haber alamazsın" dedi. Nasıl da kendini ele verirken, bir suçu meşrulaştırmaya çalışıyor!
Adliyede Fuat Avni köstebeği muhabir
 
Gazeteci ajanlar
 
15 Temmuz'un üzerinden bir yıl geçti. Bu süre zarfında çok sayıda kitap yazıldı. Onlardan birini gazeteci Kemal Gümüş kaleme aldı.
Kopernik yayınlarından çıkan "İşgalin Yapı Taşları" FETÖ'nün kirli yüzünü ifşa eden önemli bir çalışma olmuş. Kitabın üçte birlik kısmı, Atatürk Havalimanı'nda görevli emniyet amiri İlyas Yağmur'un itiraflarından oluşuyor. Kemal Gümüş, sorgu tutanaklarıyla sınırlı kalmamış ve Yağmur ile yüz yüze görüşmüş. Ve ortaya dehşet bilgiler dökülmüş. Kitaptan özetle aktarıyorum:
* Polis okullarının iki yıla çıkarılması bir FETÖ projesiydi. Çünkü 9 aylık eğitim süresince eskisi gibi eleman kazanamıyorlardı.
* Zaman gazetesi yöneticileri Bülent Keneş ve Mehmet Kamış, aralarında Ali Fuat YılmazerRecep GüvenRamazan Akyürek gibi ünlü polis müdürleriyle buluşup havalimanında casusluk yapıyordu.
* Zaman yazarı İhsan Yılmaz, özel ajanlık yöntemleriyle CIA'e bilgi aktarıyordu.
* FETÖ'nün polisleri ABD'ye pasaportsuz, vizesiz ve sorgusuz, sualsiz gidip geliyordu.
* Himmet adı altında ülkeden toplanan valizler dolusu para, bazı büyükelçilik çalışanları üzerinden, aranmadan yurt dışına kaçırılıyordu.
* FETÖ, Sabancı, Koç gibi ülkenin önemli isimlerini takibe almış; Hüsnü Özyeğin'den tehdit ve şantajla para koparmıştı.
* Emniyet için Hindistan'dan getirilen özel dinleme cihazlarının bir kısmı FETÖ'nün amaçlarına hizmet etti.
* Havalimanı VIP terminaline dinleme cihazı yerleştirildi, burada bakanlar dinlemeye alındı. TAV'ın terminal yönetimini takip etmek için havalimanında dinleme odası kuruldu.
Kimse Yok Mu derneği üzerinden yüzlerce tırla gümrük kaçakçılığı yapıldı. Bu işin organizatörlüğünü ise Bülent Keneş yürüttü.
Kitabı okuyunca akla şu geliyor: Bunlar "cemaat" olmanın dışında her türlü rezilliği yapmışlar. Darbecilik, casusluk, kumpas, tehdit, yasa dışı dinleme, cinsel içerikli şantaj, işkence, kaçakçılık, sahtecilik sayabildiklerim.
Adliyede Fuat Avni köstebeği muhabir
 
 
Öğrenciyi Stresle Yorma Merkezi

ÖSYM bir süre önce sınava girecek adaylara 15 dakika önce okula gelme şartı getirdi. Artık 09.45'ten sonra gelenler sınava alınmıyor.
Bu yüzden bol bol "09.45 mağduru" haberleri yapar, sınava yetişmek için koşturan adayların görüntülerini verir olduk. Sınav maratonu artık gerçek maratonu aratmıyor.
ÖSYM, prosedürü artırdı. Adayların sınav başlamadan önce kitapçık üzerinde doldurması gereken alanlar var. Bu iş en az 5 dakikanızı alıyor. Kurum, bu alanları sınav öncesinde doldurtmak için kapıları erken kapatıyor.
Geç kalan öğrenci, cezasını sınav süresinden yiyerek çekse olmaz mı? Niye bir yılını harcayan bir genci sınavdan mahrum bırakıyorsun?
Dünyanın binbir türlü hâli var. Hele İstanbul'da... Sınav günleri çıkın yollara bir bakın. Bazı bölgelerde kilometrelerce trafik oluşuyor. Kantin önlerindeki emanet kuyruğunu hiç söylemiyorum. Emanetçilik ayrı bir sektör olmuş.
Düşünün, hafta sonu dört oturuma giren bir aday, dört ayrı okula gitmek zorunda kalabiliyor. Veliler de evlatlarının peşinde ter döküyor.
Bu arada ÖSYM'nin öyle güvenlik tedbirleri var ki, akla ziyan. Evinizin, arabanızın anahtarını yanınıza alamıyor; bozuk parayı, tel tokayı güvenliğin kutusuna bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Cüzdan yasak. Ulaşım kartı yasak! Pekiyi çocuklar yürüyerek mi gitsin? Arabası olmayan gençler ne yapsın?
Bunlar güya soru hırsızlığına karşı tedbir. Oysa geçmiş dönemlerdeki hırsızlıkların hepsi de "merkez"den yapılmıştı.
2010 KPSS'deki hırsızlığın ardından ÖSYM kendini toparladı. Bugün en güvenilir kurumlardan biri.
Fakat aynı ÖSYM abartılı ve tuhaf uygulamalarla stresli gençleri daha da strese sokuyor!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.