Ayıp olmuyor mu hoca?

A -
A +

Yer bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy... Deprem olunca ilk aranan isimlerden biri. İlmine saygımız var. Fakat kendisi son zamanlarda tuhaf söylemlerle gündeme geliyor.

 

* Show TV programcılarını "Sabahın köründe kaldırdınız, 1 dakikalık yayın için mi geldim? On saat konuşsam da anlamayacaksınız" diye haşladı.

 

* Ekol TV muhabirini canlı yayında "Uzağa git" diye azarladı, elindeki mikrofonu almaya kalktı.

 

* CNN Türk muhabirine "Anlamıyor musunuz?" diye bağırdı.

 

* TGRT Haber'de, ekrana getirilen fotoğrafını beğenmedi ve "Tipim ilgilerini çekmiyorsa bağlanmayın bana, badem bıyıklı birini bağlayın" dedi.

 

* Haber Türk'te söze giren sunucuya "Dinle, anlamıyorsun, bırak anlatayım" diye çıkıştı.

 

* NTV'de "Süre doldu, reklama geçiyoruz" diyen sunucuya "Bilim bu kadar kısa olmaz, niye çağırdınız beni?" dedi.

 

* Flash TV'de bağlantıda teknik problem yaşanınca "Teknik işlerinizi halledin, bilim konuşuyoruz burada" diye eleştirdi.

* Beyaz TV'de daha basit anlatmasını isteyen sunucuya "Git sen Ahmet Ercan'ı al veya birini al anlatsın. 5 dakikamız gitti boşu boşuna" dedi.

Hoca bunu hep yapıyor. Meslektaşlarımız da sineye çekiyor. Çünkü yarın yine arayacak görüş isteyecek. Elleri mahkûm. Meslek örgütleri ise sessiz.

 

Kimi meslektaşlarımızın meseleyi sulandırdığı oluyor ama bu, hakareti ve fırçayı gerektirmez. İşini yapan gazeteciler senin şamaroğlanın değil hoca.

 

 

'Barajlar Kralı'nı pazarlayan gazeteci

 

 

Gazetecilik bir nevi tarih yazıcılığıdır. Attığınız bir başlık bazen yıkar, bazen bozar, bazen de ikbal sebebi olur.

 

Simavilerin elindeki Hürriyet, 60'larda Babıali'nin amiral gemisiydi. Gazetenin başına 30 yaşındaki tecrübeli Orta Doğu muhabiri Necati Zincirkıran getirilmişti.

 

Genel Yayın Yönetmeni Zincirkıran, Menderes'in Su İşleri Müdürü Süleyman Demirel'i patronu Haldun Simavi'ye anlattı; "Çalışkan, genç, dinamik, bilgili, AP'nin başına bu adam gelmeli" dedi. Takdimi de şöyle olacaktı: "Barajlar Kralı!" Bu deyimi Simavi çok beğendi.

 

Zincirkıran, Ankara Temsilcisi Cüneyt Arcayürek'i aradı. "Bu adam tüm hidroelektrik santrallere, barajlara imzasını atmış. Enerji sorunumuzu biliyor. Ekonomi nosyonu var. Adam Barajlar Kralı sanki. Git onunla konuş" talimatını verdi.

 

Arcayürek, Demirel'e gitti. "Barajlar Kralı" haberi ilk sayfadan verildi. Gazetenin parlatmasıyla Demirel, AP'ye genel başkan seçildi. Bir sene sonra başbakanlık koltuğuna oturdu. Memleketin kırk yılına damga vurdu.

 

Sonra Haldun Simavi, Demirel ile kavgaya tutuştu. Günaydın'da bel altı uydurma haberler yapıldı. 71 Muhtırası'nın taşları döşendi.

 

Demirel'i Türk siyasetine 'kazandırıp' al aşağı eden Necati Zincirkıran, geçen hafta 96 yaşında öldü. Zincirkıran, bir dönemin etkili ismiydi. Yaşadığını anca ölünce öğrendik.

 

Günaydın'da da çalışmıştı. "Asparagaslar Kralı" Rahmi Turan, kendisi için 'üstat' diye yazdı. Zincirkıran'ın Günaydın'ın rezilliklerinde payı var mıdır bilmiyorum? Ama Simavi ile birlikte Kıbrıs davasını Türk kamuoyuna taşıması, "Johnson Mektubu"nu yayınlaması, seri ilan uygulamasını ve habere röportaj katma geleneğini başlatması bakımından da Türk basını için önemli bir simadır.

 

 

Hamurun suyu!

 

 

Faruk Bildirici'nin başlattığı 'uçak röportajı' tartışması ilginç bir hâl aldı. Eski başbakanlık danışmanı, şimdilerin muhalif ismi Akif Beki, kendi dönemini övünce itiraz geldi. Hüsnü Mahalli "Elimize soru tutuşturduğunu ne çabuk unuttun" dedi.

 

Ahmet Hakan, Beki'nin döneminde terör estirdiğini, bir gazetecinin boğazını sıktığını, gazetecileri işten attırdığını, akreditasyon uygulamasını başlattığını belirtip "Utanması da yok" diye kızdı. Öğrendik ki asıl jandarma çavuşu Beki imiş!

 

Esasında bu işlerde kabahat karşılıklı. Beki'nin yerine gelen Kemal Öztürk, bazı gazetecilerin kendilerine sayfaları onaya gönderdiğini yazmıştı. Hatta bir gazetecinin "Beni kullan, benden faydalan. Ben, çok kullanışlı birisiyim" dediğini anlatmıştı.

 

O kişi anlı şanlı bir Ankara temsilcisiydi. Nitekim sonra başkaları tarafından kullanıldı. Muhalif rolü oynayıp Meclis'e kapak attı.

 

Hasılı bu hamur çok su kaldırır.

 

 

Le Monde palavrası

 

 

Ekrem İmamoğlu'nun Fransız Le Monde gazetesinde bir makalesinin yayınlandığı öne sürüldü. Kaynağını araştırdık. Gazetede öyle bir yazı bulunmuyordu. Ne var ki bütün CHP medyası manşetine taşımıştı. Skandalı fark edip 'haberi' yayından kaldıranlar oldu.

 

Dün yine "İmamoğlu'nun o yazısı bugün yayınlandı" diye bir haber çıktı. Le Monde'a baktık. Basılı gazetede yine yoktu. İnternet sitesinde yayınlamış, savuşturmuşlar.

 

Le Monde, yolsuzluktan mahkûm olan eski Cumhurbaşkanı Sarkozy, eski Başbakan Fillon ve muhalefet lideri Le Pen'e karşı verilen yargı kararlarını alkışlamıştı. İmamoğlu'na yer açması çok trajik. Fransızlar da İmamoğlu taraftarları da acınacak hâlde.

 

 

Kırılası eller

 

 

Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve muhalefet liderlerinin sohbet fotoğraflarına çok anlam yüklendi. Kendini kandırılmış hisseden CHP kesimi, Davutoğlu ve Babacan'a verip veriştirdi. CHP gazetesi "Bakıp bakıp ellerimiz kırılsaydı dediler" manşetini attı. Haber metninin içinde ise ne el detayı vardı ne kol. İçlerinden geçeni manşet yapmışlar. Türkiye'nin normalleşmesi, siyasetçilere değil medyanın normalleşmesine bağlı.

 

 

 

Fatih Selek'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.