Gazeteler değil gazeteciler eridi

A -
A +

Türkiye İstatistik Kurumunun yazılı medya araştırmasına göre;

* Türkiye'de 6 bin 265 gazete ve dergi çıkıyor. Gazetelerin 1.122'si Basın İlan Kurumundan ilan alıyor. Bu gazetelerde 8 bin 858 kişi çalışıyor. Bunların 3 bin 717'si Sarı Basın Kartı sahibi. On yıl önce gazete ve dergilerin yayın bölümünde 33 bin 672 kişi emek harcıyordu. Bunların yüzde 45'i (yaklaşık 15 bin kişi) gazetelerde çalışıyordu. Yani on yıl içinde yazılı basında çalışan gazeteci sayısında yarı yarıya azalma olmuş.

* Gazetelerin yüzde 6,6'sı ulusal çapta yayın yapıyor ve yüzde 86,9'u siyasi/haber/güncel içerikli.

* Gazete ve dergilerin tirajı, 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde 20 azalmış. 2016'da yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 705 milyon 225 bin. Bunun yüzde 94,1'ini gazeteler oluşturdu. Aynı rakam 2005 yılında 1 milyar 308 milyon 544 bin idi.

* 1990'da Türkiye'nin nüfusu 56,4 milyondu. Günlük gazete tirajı ortalama 3 milyon 800 bin idi. Bugün Türkiye'nin nüfusu 80 milyona dayandı. Fakat günlük gazete tirajı 3 milyon 250 bin civarında...

Bu düşüşte dijitalleşmenin etkisi büyük, fakat tek sebep değil... Gazeteler sığ denizde yüzüyor. Ekranlar da farklı değil...

Gazeteler değil gazeteciler eridi

Bir taşla iki kuş

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, iki haftadır darbe gecesine dair çarpıcı yazılar kaleme alıyor. Çok ilginç detaylar paylaşıyor. Ama bütün yazılarında darbeci Gülen'in avanesinden "cemaat" diye bahsediyor. Oysa yazdıkları bile onların cemaat olmadığını ortaya koymaya yetiyor. Pekiyi Ergin niye özellikle 'cemaat' vurgusu yapıyor? Bence bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor.

Gazeteler değil gazeteciler eridi

Ulusalcı darbeciler

15 Temmuz'un yıl dönümü vesilesiyle üst düzey güvenlik kaynaklarına dayandırdığımız bir dosya haber yayınladık. "Yeni darbeyi ulusalcılar yapabilir" şeklindeki manşetimiz büyük yankı uyandırdı.

Haberde, Türkiye'deki sistemin arızalarından bahsediliyor, açıkların kapatılmaması durumunda memleketin yeni kalkışmalara gebe olduğu ifade ediliyordu. Ulusalcılar hop oturup hop kalktı. Suçüstü yakalanmış, oyunları bozulmuş gibi çıldırdılar âdeta. Hemen taarruza geçip, duruşu, çizgisi ve mazisi belli olan elinizdeki gazeteyi ve bağlı bulunduğu kurumu hedefe koydular.

"Yok öyle bir şey, memleket darbelerden çok çekti" demediler, diyemediler. Çünkü, bunların bilinçaltında darbecilik hep var.

Hadi onları geçtim de bizim mahalleden bazılarının akla ziyan yorumlarını anlayamadım.

 

TRT iddianamesi

FETÖ'nün TRT'deki yapılanmasına yönelik iddianame geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Metinde çok çarpıcı satırlar var. FETÖ'cülerin 2009-2012 yılları arasında TRT'de nasıl kadrolaştığı, sınav şartnamelerinin nasıl kişiye özel hazırlandığı, bakanların, bürokratların bunlara nasıl referans olduğu, TRT Haber'in nasıl manipülasyon kanalı hâline getirildiği, kanalda FETÖ'cü olmayanların paralel internet siteleri üzerinden nasıl yıpratılmaya çalışıldığı, Gülen'in adamlarına nasıl paralar akıtıldığı anlatılmış... Zamanında adamlara referans olup yol verdikten sonra bugün öyle olmuş böyle olmuş demenin faydası yok. Önemli olan bundan sonra benzer hataların yapılmaması.

Gazeteler değil gazeteciler eridi

Böyle kanuna böyle ceza

Adana'da, bir hemşireyi perişan eden sahte estetikçi kuaföre "Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'a muhalefet" suçundan dava açılmış. "Bu kanun ne zaman yayınlanmış" diye merak ettim. 1928 imiş. Tamam, köklü bir ülkeyiz. Ah şu kanunlarımız da biraz anlaşılır olsa.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.