Darbe travması

A -
A +
Hiç şüphe yok. 15 Temmuz milletimiz ve siyaset kurumu için çok büyük bir travmadır.
Uçağıyla, helikopteriyle, tankıyla kanlı bir darbe girişimine muhatap olan iktidarın, bırakın millî iradeyi hedef alan açıklamalara reaksiyon göstermesini; imalardan bile işkillenmesi normaldir.
Bizde seçilmişlerin tehdit algısı, tecrübe ile sabittir.
Onun için bir rapor, bir bildiri, bir röportaj, bir tweet ortalığı karıştırmaya yetiyor.
Hatırlayın;
-CIA'in yan kuruluşu Rand Corporation'un "Türkiye'de orta kademe askerler rahatsız. Yeni bir darbe girişimi bile olabilir" raporu 'darbe algısı' olarak yorumlandı ve çok konuşuldu.
-Biden'ın adaylık sürecinde "Erdoğan'ı yenebilecek Türk liderliği unsurlarını desteklemeliyiz" açıklaması darbe istediği şeklinde değerlendirildi ve günlerce tartışıldı.
-CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in "Anayasa gayrimeşrudur" demesi; CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun "Erken seçimle veya başka bir şekilde iktidar değişikliğine gidişatı görüyorum" diye konuşması darbe ajandası tuttuklarına yorumlandı.
-AYM üyesi Engin Yıldırım'ın "Işıklar yanıyor" şeklindeki gece yarısı tweetine darbe manası yüklendi.
-Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un röportajda kullandığı "Menderes erken seçim tarihini açıklasaydı 27 Mayıs olmayabilirdi" ifadesi de 'Paşa darbe peşinde' diye değerlendirildi.
-Ragıp Zarakolu denilen adamın Erdoğan'ı hedef alan yazısı, Can Ataklı denilen trolün "Erdoğan seçimle gitmez ama teknik açıdan darbe yapmak da çok zor" açıklaması, tiyatrocu Metin Akpınar'ın "Kim Rusya'ya yanaştıysa ihtilal oldu. Bakalım darısı kimin başına" sözleri...
Hepsi de darbe çığırtkanlığı olarak nitelendirildi.
Bazılarında Millî Savunma Bakanlığı açıklama yapmak zorunda kaldı.
İktidar "darbe terkibi" dedi, muhalefet "yapay gündem"...
Sonuncu tartışma, geçen hafta patladı.
Emekli amirallerin gece yarısı bildirisi bunlar arasında kesinlikle en ciddi olandı. Maalesef muhalefet bu sefer "yapay gündem" demenin ötesine geçip bildiricilere doğrudan arka çıktı...
Bu ülkede darbe gündemi hiç bitmez. Birileri hep fırsat kollayacak, birileri onların sırtını sıvazlayacaktır.
Evet uyanık olmalı ama ucuz açıklamalar bile 'darbe' diye değerlendirilmemeli, milletin sinir ve refleksleri örselenmemeli ki geçen haftaki örneğinde olduğu gibi gerçekten lazım geldiğinde tepki canlı olsun.
 
 
Öyle bir gol ki...
 
Muhalif medya muhalefetin kalesine öyle bir gol attı ki...
Kaç gündür o golü çıkarmak için uğraşıyorlar.
Yok Montrö idi, yok yönetmelik değişikliği yok generalin namazı, diyerek emekli amiralleri galeyana getirdiler.
Rezil bildiriye âdeta sufle verdiler.
Ama ne oldu? Tabii ki ters tepti.
Erdoğan "En güçlü zamanında bile emeklilerin muhtırasına maruz kalan lider" olarak tarihe geçti.
CHP'nin darbeci severliği, Kılıçdaroğlu'nun samimiyetsizliği faş oldu.
Kaç gündür gazetelerine, televizyonlarına bakıyorum "ülkenin gerçek gündemi ekonomi", "bildiride kumpas kurdular" diye âdeta gündem değiştirmek için yırtınıyorlar.
Budala dostun olacağına akıllı düşmanın olsun diye bir atasözü vardır. Kim dediyse güzel demiş.
 
 
Akşener ne deseydi?
 
Amiraller bildirisini "zevzeklik" diye eleştiren İYİ Parti lideri Meral Akşener ne Millet ne Cumhur safını memnun etti.
Ulusalcı kanat "Amiralleri niye desteklemedin" diye verdi veriştirdi. Amirallere teşekkür etmesi gerektiğini söyleyeni mi ararsın, "tankın üzerine çıkan ilk kişi olmaya kalktı ama olmadı, düştü" diyeni mi...
Bunların ağa babalarından Rahmi Turan "Amiralleri zevzekler diye küçümsemek kimsenin hakkı değildir" diye sert çıktı. Emin Çölaşan "Pek hoş olmadı. Meral Hanım'a hiç yakışmadı" şeklinde öfkesini dile getirdi.
Yıllar yılı, aile boyu vesayetçi zihniyetin mağduru olmuş Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu ve Fatih Erbakan'ın şartsız-şurtsuz karşı çıkıp amalı-mamalı açıklama yapmadığı bir yerde Akşener'in açıklaması kıymetliydi. Ne kadar bazı bildiriciler yakın çevresinden çıksa da puslu havanın dağıtılmasında önemli bir iş gördü.
 
Sağlar'ın sağlaması
 
Danıştay 2. Dairesi, Jandarma ve Sahil Güvenlik personeline başörtüsü serbestliği getiren düzenlemenin iptali istemiyle açılan davayı 2'ye karşı 3 oy ile reddetti.
Kararda laikliğin "din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan bir kavram" olduğu vurgusu yapıldı; başörtüsünün "gündelik hayatın bir parçası ve pasif bir sembol" olduğu belirtildi.
Ancak başkan vekili karşı oy kullandı ve "Kamu görevlilerinin dinsel mensubiyetlerini öne çıkarmaları, laiklik ilkesi var oldukça hukuken kabul edilemez. Kamu personelinin dinsel aidiyetini göstermesine imkân tanınmasının; kamu görevini yerine getirirken ne kadar tarafsız davranırsa davransın, hizmetten yararlanan kişilerde şüpheye yol açabileceği ve bundan da kamu hizmetinin zarar göreceği açık olduğundan, dava konusu düzenlemenin iptali gerekir" dedi.
Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar "Yargılandığım zaman, türbanlı hâkim karşısına gittiğimde benimle ilgili adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var" demiş, ortalık yıkılmıştı.
Danıştay Başkan Vekili, Sağlar'ın görüşünü serdetmiş. Ondan farklı bir şey düşünmediğini söylemiş.
Örnekte görüldüğü üzere bu işler iki oya bakar. Kazanımlar anayasal teminat altına alınmadıkça Ali yazar Veli bozar...
 

Patolojik bir vaka

Bizde ne yapsan mutlu olmayacak, hangi hizmeti yapsan memnun kalmayacak bir kesim var.
Kısıtlama geliyor "esnaf battı" diyorlar; kısıtlama kalkıyor "virüs patladı, tam kapanma şart" diyorlar.
"Patates, soğan depoda çürüyor" diye kızıyorlar. Devlet ücretsiz dağıtıyor, "Ama bunlar fakirlik alameti" diyorlar.
"Devlet vatandaşa yardım etsin" diyorlar, yardımlar gidiyor bu sefer de "Sosyal yardım isteyen sayısı iki katına çıktı" haberi yapıyorlar.
Bunlar patolojik vaka. Tedavileri de zor.

Metin Feyzioğlu ne yaptı da sizi arkanızdan vurdu?

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, son yıllardaki çıkışlarıyla ve duruşuyla konuşulan bir isim.
Perşembe günü Radyocu Adem Metan'a verdiği röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Tabii, barodaki muhalifler zıpladı.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu "Barolar Birliği Başkanı’nın ekseni kaydı. Metin Feyzioğlu tarafından arkadan vurulduk" diye açıklama yaptı.
Peki ne dedi Feyzioğlu?
-Amiraller bildirisi için "Mesele düşünce özgürlüğünü sınırlamak olsaydı büyükelçilere de tepki duyulurdu. Eski milletvekilleri de benzer bir bildiri yayınladılar. Onlara da bir şey olmadı. Çünkü milletvekillerinin yaptığı bir darbe de yok" diyerek çok kritik bir noktaya temas etti.
-Amirallere "WhatsApp'tan gelen bilgiye inanmışlar, okumamışlar bile" dedi.
-"İçeride bu kadar ciddi olması gereken insanlar Montrö'nün tartışıldığı gibi bir izlenimi dünyaya yayarlarsa Rusya da gelir sana bunu söyler, Amerika da gelir başka şey söyler" diyerek uyardı.
-Tayyip Erdoğan için "Nasıl birisi?" sorusuna "Tayyip Bey gerçek bir insan, plastik değil. Şimdi bir siyasetçi tipi vardır plastik, öfkesi de sevgisi de duygulanması da hep rol icabıdır. Tayyip Bey gerçekten öfkeleniyor, gerçekten gözleri doluyor, gerçekten gülümsüyor" karşılığını verdi.
Ne var bu sözlerde?
Duruş harika, tespitler süper...
Her seferinde demokrasiyi arkadan vuranlar, demokrasinin yanında yer alan baro başkanını kendilerini arkadan vurmakla itham ediyor.
Türkiye değişti şu baro kafası bir türlü değişmedi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.