Ahmet Abi'nin gözü memleketin hâli...

A -
A +

Yazar editörümüz Ahmet Abi geçenlerde sağ gözünden katarakt ameliyatı oldu.
Birkaç gün istirahat edip döndü.
"Geçmiş olsun abi, şimdi nasıl görüyorsun?" dedim.
"Hangi gözümle baktığıma bağlı" diye cevap verdi, sonra da espriyi patlattı: "Sağım cam gibi, solum flu. Kimi nasıl görmek istiyorsam o gözümle bakıyorum!.."
Memleketin ve medyanın hâli de Ahmet Abi'nin gözü gibi.
Soldan bakan perişan bir ülke görüyor.
Döviz kuru artmış, fiyatlar ikiye katlamış, kiralar uçmuş, konutlar el yakıyor, otomobillerin yanına yaklaşılmıyor, eczanede ilaç markette sıkıntı var. Ücretli çalışan eziliyor. Yabancılar akbabalar gibi üşüşüp üç kuruşa şirket kapatıyor. Çiftçi gübre, hayvan üreticisi yem kıskacında...
Yalan mı? Değil!
Sağdan bakan ise pırıl pırıl parlayan yıldız bir ülke görüyor.
Büyümede yüzde 20'ler aşılmış, ihracatta rekor üstüne rekor kırılıyor, organize sanayi bölgeleri üretim talebine yetişemiyor, siparişler kapasitenin üç katına çıkmış, bir yılda çalışan sayısı yüzde 9 artmış, 'pandemide işsizlik patlayacak' sözü lafta kalmış, 1 milyon 200 bin kişi iş sahibi olmuş. Sanayicisi, esnafı çalışacak adam bulamıyor. Ülkeye yabancı yatırımcı yağıyor. Enerjide Türkiye'ye dışa bağımlı olmaktan kurtaracak hamleler yapılıyor. Turizmde İspanya'yı geçmişiz, rekora doğru koşuluyor.
Yalan mı? Değil!
"Yok mu bu işlerin bir orta yolu birader" diye soracak dönemi çoktan geçtik.
Sesi gür çıkan algısını oluşturuyor.
Acı yanı; mikro sıkıntıların iz düşümü, panoya kocaman yansıyor ve makro başarıları delik deşik ediyor.

 


Bari akıl satmayın!

Cahil, okuma yazma bilmeyen demek değildir.
"Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan" kişiye cahil denir.
Bizim sol medya mesela din cahilidir.
Terminolojiyi bilmez. Onun için komik durumlara düşer.
Cumhurbaşkanı faizden bahsederken "Nas ortada dururken sana, bana ne oluyor?" dedi.
Kimi yayın organları dinimizin hükmü demek olan 'nas'ı, Nas suresi olarak anladı. Gerçi o da bir merhale.
Kimi surenin mealini filan göstererek, Erdoğan'ın açıklamasını çürütmeye çalıştı.
Komedi olan, birinin bile uyanmaması. Hepsinin aynı hataya düşmesi.
Aslında anlı şanlı köşe yazarlarının "Öğle namazı beş rekat" diye akıl verdiği, ahkâm kestiği ortamda bunlar şaşırtıcı değil...

 


Sosyete mecmuası

Güngör Denizaşan diye enteresan bir gazeteci var.
Daha doğrusu vardı. Önceki gün vefat etti.
Bir vakitler aslana tasma takıp Beyoğlu'nda gezdirdiği için "aslanlı muhabir" diye nam salmış.
Ama onu farklı kılan asıl şey gazetesiydi. Tam 51 yıldır kendi gazetesini çıkarıyordu...
Gazete-13 isimli gazete büyüğün büyüğü ebadı, birinci hamur parlak kâğıdı ve dev fotoğraflarıyla biliniyordu.
13 ismi nereden mülhem bilmiyorum, her ayın 13'ünde çıkıyordu. Şimdiye kadar 560 sayı basılmış. Pandeminin çıkmasıyla da yayın kesilmiş.
Yakın döneme kadar bizim yazı işlerine de gelirdi. İlgiyle bakardık. Bakardık diyorum, genelde okunacak bir şey yoktu içinde. Zaten bildiğiniz formatın dışında.
Haber yoktu ama sosyeteden belge niteliği taşıyan başka yerde göremeyeceğiniz fotoğraflar yayınlanırdı. Koç'lar, Sabancı'lar, bilhassa da Aydın Doğan ve ailesi...
Künyesinde "Gazete-13 satılmaz bedelsiz dağıtılır" yazıyordu.
İlk sayılar bayağı iddialıymış. Kim ne sever, kim neye meraklıdır, kim nerelerde vakit geçirir. Sosyeteye dair her şey varmış...
"Günümüzün Instagram'ı" gibiymiş... Sonraları birkaç ailenin albümüne dönmüş. Tez konusu olur. Meraklısına: www.gazette13.com

 


Eksen kayması

21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Ama sadece Türkiye'de. Bu pek mühim günden arkadaşlardan kutlama mesajları gelince haberdar oluyorum. Bir de Çalışan Gazeteciler Günü var. O da 10 Ocak tarihine denk geliyor.
Gazeteciler günü olur da televizyoncular günü olmaz mı?
21 Kasım Dünya Televizyon Günü olarak kutlanıyormuş. Tam 25 yıldır. Üstelik BM öncülüğünde.
Araştırmalara göre, geçen yıl dünyada televizyon izleme süresi günlük ortalama 2 saat 54 dakika olmuş. Bizde bu rakam 4 saat 33 dakika.
Görüldüğü üzere Türkiye'de televizyon hâlâ önemli. Fakat dijital yayın platformlarına hızlı bir yönelme var.
Bu platformların izlenme payları önceki yıl yüzde 14 civarındaymış. Bu sene yüzde 33 bekleniyormuş.
İki yılda iki kattan fazla büyümüş. Büyük rakam. Bu gidişatı frenleyecek tek bir şey var; kaliteli içerik. O da bizim medyada yok.

 


İşaret fişeği

Bir medya sitesinde okudum. "Medyaya 28 Şubat operasyonu yolda, Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'ten kopuşu da bunun işareti" diye yazmışlar. Hiç sanmıyorum. O işler geçti. Ama sol seküler medyada bir hareketlilik olduğu vakıa. 2023'e giderken iktidar medyasının karşısında pozisyon açık merkez sanırım FOX olacak. Tasfiye edilen eski ekibi toplayıp Deniz Zeyrek, Nevşin Mengü, Murat Yetkin ve Çiğdem Toker'i aynı ekranda buluşturmanın işareti bence bu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.