Çerkesler kimin kaymağını yedi?

A -
A +
Prof. Dr. Nurşen Mazıcı'ya göre Türkiye'nin.
Nurşen Mazıcı renkli bir insan, pek çok programda buluşup, tartıştık. 10 Kasım günü CNN Türk'te Hakan Çelik'e "Bugün neden çok ısrar edildiği halde Çerkes sorunu çıkarılamıyor? Çünkü Çerkesler Türkiye'nin kaymağını yiyecek şekilde burjuvalaştılar" dedi ve kıyamet koptu. Çerkesler, Nurşen Mazıcı'ya "Bizi rencide ettiniz, özür dile" dediler.
Kaymak yemek kötü bir şey değil, üstelik Çerkesler çok severler, özellikle ekşitilmiş kaymağı. Adına Şâte denir. Burjuvalaşmak ise rencide edici bir kavram değil bana göre. Burjuva olmayı ya da en azından burjuva kültüründen nasiplenmeyi reddedecek birini tanımıyorum ben.
Nurşen Mazıcı yalnız değil Çerkeslerle ilgili bu yakıştırmada. Misal, Şamil Tayyar da benzer şeyleri söylüyor. Çerkeslerin askerî, yargı ve istihbarat bürokrasisinde 1930'lu yıllardan itibaren aktif olarak, üst kademelerde yer almaları bu kanaati pekiştirdi.
Oysa Çerkes Ethem'in başına gelenler ve aralarında Türkiye'nin ilk Başbakanı Rauf Orbay'la birlikte 69 Çerkes politikacının yer aldığı 1 Haziran 1924 tarihli 150'likler sürgününün ardından Kürt isyanları başladığında sindirilmiş Çerkeslere yeniden can simidi gibi sarılındı. Çerkesler, yukarıda sıraladığım mevkilere Çerkes kimliklerinden sıyrılarak girdiler ve "devlet bize yeniden kucak açtı" diyerek en baba Türkçüden daha Türkçü olabilmeyi başardılar. Nurşen Mazıcı "gönüllü asimile oldular" derken bunu kastediyor.
Derin Türk devleti emekli olan Çerkes komutanlara da Kafkas Kültür derneklerini kurdurtarak Çerkesleri kontrol altında tuttu uzun yıllar. Meral Okay'ın babası Ata Katı onlardan biridir mesela.
Oysa kaymak ve burjuvalaşmak deyince benim aklıma hemen şu geliyor:
"Türkiye'nin ilk 100'ünü bırakalım, ilk 500 en zengin ve burjuvasının arasında 20 Çerkes var mıdır acaba?"
Bulamazsınız. Aslında bu ülkenin kaymağını kimlerin yediğini herkes biliyor ve onlar hâlâ gözlerimizin önünde icrayı sanat ediyorlar.
 
Çerkesler '21 Mayıs 
sürgünü'nü anma gününde
--------------------------------------------------------------------

 
Flaman siyasetçi Güler Turan (solda) ve Senatör Fatma Pehlivan

Anıtkabir'deki milyonluk fetiş
Evet, son yılların fetişi de bu.
Anıtkabir'e 10 Kasım'da giden insanların sayısını verip, birtakım okumalarla sonuçlar çıkarma eğilimi. Böylece AK Parti iktidarına, Atatürk'ten nefret ettiği varsayılan muhafazakâr kesimlere, Kemalistleri uluorta "eleştirme cüretini" gösteren liberallere gözdağı veriliyor alttan alta.
Hangi köşe yazarına baksam aynı mevzu.
Ne oluyor yahu? Kendinize gelin. Tamam, 90 yıldır süren ve halen de devam etmekte olan bir tedrisatın, yıllardır sistematik biçimde üretilen nefretin sonucunda orada epey kalabalık toplanması doğaldır da bu durumdan böylesine derin anlamlar çıkarmak da neyin nesi?
Hem kim saymış oraya 1 milyon 100 bin 617 kişinin geldiğini? İnsanlar gruplar halinde geçerken nasıl bir otomatmış bu acaba?
Sonra öğrendik, askerler sayıyormuş.
Askerlerin tabur mutfaklarında nasıl pirinç ve bulgur ayıkladıklarını bilirim ben; avuç avuç... Tecrübeyle sabit.
Her neyse, hadi milyon olsun.
Aynı hikâye cumhuriyet mitinglerinde de zuhur etmişti hatırlarsınız.
Peki sonuç ne?
Bırakın artık bu işleri.
---------------------------

İnsan odaklı muhalefet ve Belçika örneği
"Türkiye'de muhalefetin sorunu" diye başlayan konuşmaların altı hep boş olur. Soyut cümlelerin arkası gelmez.
Fazla uzatmadan bir örnek vereyim. Belçika'daki Flaman Sosyalist Partisi (SPA), diğer sosyalist hareketlerle birlikte yoksullukla mücadele ekseninde tüketim bilincini artırmak amacıyla "kooperatifle satınalma" yöntemini hayata geçirdi.
Bir web sitesi aracılığıyla herkes ihtiyaçlarını bildiriyor, bir çeşit kooperatifleşme olan "Samansterker-birlikte daha güçlü" ekibi, ortak satın alınacak ürünle ilgili başvuruları topluyor ve şirketlerle iletişime geçip en ucuz fiyatı verenle anlaşma yapıyor.
Bu harekete aktif olarak Türkiyeli iki siyasetçi; Flaman senatör Fatma Pehlivan ile Milletvekili Güler Turan da katılıyor işin ilginç yanı.
Aslında geçmişte bazı sol hareketlerin benzer tüketim kooperatifleri kurduğunu biliyoruz.
Hülasa bu iş sıcak yataklarda "Tayyip'i acaba nasıl yıpratsak da göndersek" rüyalarına yatarak olmuyor.


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.