Mansur Yavaş, kazansın ya da kaybetsin, batmış durumda

A -
A +
Yaklaşık 30 yıllık gazetecilik hayatımda bu kadar kapsamlı bir rezalet ve skandallar silsilesini bir arada görmüşlüğüm yok. Koskoca ülkenin başkentinde böylesine kirli ilişkiler ağının, yargı mekanizmalarındaki çürümüşlüğün, yargıda “iş takibi” adı altında iş çevirmenin ne olduğunu bu dosyada gördüm ben.
Okuduğum her satırdan sonra “Mansur Yavaş, sen neymişsin be abi” dedim sesli sesli.
Açıkçası Mansur Yavaş’tan tırstım. Yıllarca kankalık yaptığı bir adamla (Necmettin Kesgin) parasal ihtilafa düşünce neler yapabildiğini gördüğüm için korktum açıkçası. Adamın SGK emekliliğini, askerî bilgilere erişerek şizofren raporunu, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinden alınmış hukuk diplomasını iptal ettirebilen, Ankara Barosu’ndan avukatlık hakkını kaybettiren birinden söz ediyorum. Siz olsanız korkmaz mısınız?
 
MANSUR YAVAŞ NASIL FAKA BASTI?
 
Ama ne olmuşsa olmuş, basireti bağlanmış, “Paramı öde ulan, öde kurtul yoksa emekliliğini de yakarım, diplomanı da, raporunu da iptal ettiririm” diye tehdit ettiği, paramı ödersen bunları unuturum dercesine “Öde kurtul” dediği iş ortağı Necmettin Kesgin’in imzasını taklit ederek 600 bin dolarlık sahte senet düzenleyip icraya koyunca faka basmış. Bunu ben söylemiyorum. Mansur Yavaş’ın yıllarca al takke ver külah iş götürdüğü dostu Necmettin Kesgin'in açtığı dava sonucu Yargıtay 12. Hukuk Dairesi söylemekte.  
“329.000 lira kötü niyet tazminatı, 164.000 lira da para cezası. 2016/10964 sayılı karar.”
İmzanın sahte olduğunu da biri Adli Tıp olmak üzere iki ayrı bilirkişi karara bağlıyor.
Olayın, terk edilen bir kadının intikamıyla ele geçen bilgisayarı alıkoyma, bu bilgisayarda pornografik görüntüler olduğu iddia edilerek şantaj yapıp 50 bin dolar tırtıklama, bu bilgisayar kendisine ait olmadığı hâlde mahkemeye sunup, hakimin kararından önce imaj aldırdığı için bilgisayarın suç unsuru olmaktan çıkmasına yol açma, vergi kaçırma, tehdit ve şantaj, mahkemeyi yanıltma ve yargıdaki acayip kararlar bölümünden ise iki Hanedan, bir Dallas dizisi çıkar, emin olabilirsiniz.
Dosyayı okudukça “Allahım bu ne?” diye soruyorum kendi kendime.
 
KAYSERİ ŞEKER FABRİKASI TARAFINDAN OLAYA BAKALIM
 
Ama durun, oralara gelmeden önce kimse merak etmedi ama işin bir de Kayseri Şeker Fabrikası tarafı var. Bugün Mansur Yavaş’ı bu skandallar dizisi ile konuşmamıza sebep olan olaylar 1999 yılında başlamış ve bugünlere dek gelmiş. 2011 yılında Kayseri Şeker Fabrikası’na Kayyum Heyeti Başkanı olarak atanan ve 2013 yılında yapılan Genel Kurul’da Kayseri Pancar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilerek hâlen görevine devam etmekte olan Hüseyin Akay’ı arayıp konuştum. Olayı bir de o cepheden dinlemek istediğimi ifade ettim. Öyle ya herkes konuşuyor, onlar susuyorlardı.
Hüseyin Akay sözlerine “Tam 39 milyon lira para ödedik, hem de yok yere. Ve dün sizin programda söylediğiniz gibi bu para pancar çiftçisinin boğazından kesilen para” diyerek başladı.
Doğru.
Şimdi Hüseyin Akay’ın verdiği bilgilerden yola çıkarak evveliyatına bakıp olayı daha iyi anlayalım.
 
SAMAŞ-KAYSERİ ŞEKER İHTİLAFININ BAŞLANGICI
 
Samaş adlı şirket 1999 yılında Kayseri Şeker Fabrikaları yönetimine başvurarak fabrikanın arazisi içinde su dolum tesisi kurmak istediğini belirtiyor. Yapılacak su dolum tesisi ve şişelemeyle Türkiye çapında “kaynak suyu” satışı yapılacaktır. Şeker fabrikaları Pansu Şirketi ile anlaşma yapılınca da dolum tesisi kuruluyor, şişeleniyor ve satışa sunuluyor.
Hüseyin Bey de o şişe suyunun adını hatırlamıyor. Fakat 2001 yılında Kayseri Şeker’de yönetim değişince farklı bir uygulama gündeme geliyor. Samaş’ın iddiasına göre Kayseri Şeker sözleşmeye aykırı olarak kendisi de şişeleme yapıp satışa sunmaktadır. Tabii durum haksızdır ve Samaş derhal ihtar çekiyor. Gerilim arttıkça artıyor ve sonuçta 2001 yılının sonlarına doğru Samaş Kayseri Şeker ile aralarındaki sözleşmeyi feshediyor.
Davalık oluyorlar. Hukuki süreç tam 9 yıl uzuyor ve nihayet 2010 yılında yerel mahkeme (Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi) Cezai Şart hariç Samaş lehine karar veriyor.
Tuhaftır Kayseri Şeker kararı temyiz etmiyor. Ama Cezai Şart nedeniyle Samaş davayı Yargıtay’a taşıyor.
Hüseyin Akay da bu karardan bir yıl sonra yönetim kurulunun 4 üyesi yolsuzluk iddialarından dolayı yargılanan Kayseri Şeker’e Kayyum Heyeti Başkanı olarak atanıyor.
 
YÜKSEK YARGIDA “HATIRLI DOSTLAR” ARANIYOR
 
Hüseyin Akay verilen tazminat cezası icraya konulunca mecburen anlaşma yoluna gittiklerini ve peyderpey ödeme yapılmaya başlandığını belirtiyor Samaş'a. Lakin “İyi bir ceza şart” Yargıtay tarafından hükme bağlanamadığı için Samaş kıvranmaktadır. Hayallerinde Kayseri Şeker’den 50 milyon liraya yakın bir para koparmak vardır.
Samaş’ın davasını takip eden avukat sonuçta Yargıtay’da “sıkışan” işi çözmek için döviz bürosu bulunan ve yargı camiasında “tanıdıkları” olan birini bulur. İşi o çözecektir ve adı Necmettin Kesgin’dir. Samaş Necmettin Kesgin ile bir Danışmanlık sözleşmesi yapar ve yürüyen davada da “temlik alacaklısı” olarak kaydettirir.
 
İŞİ MANSUR YAVAŞ ÇÖZER
 
Ancak Necmettin Kesgin de Yargıtay’daki “İşi” çözemez. Daha büyük büyük adamlar gerekmektedir. Yıl 2014’tür ve Necmettin Kesgin’in aklına uzun zamandır tanıdığı isim gelir. İşi çözebilir çünkü yüksek yargıda hatırlı dostlarının olduğunu bilmektedir. O kişi Melih Gökçek ile girdiği seçim yarışında kaybeden ve şöyle okkalı bir miktar parayla morali düzelecek olan Mansur Yavaş’tan başkası değildir.
Aynı zamanda avukat olan Mansur Yavaş işi kabul ediyor. Bunu basın toplantısında şöyle anlatıyor Mansur Yavaş:
“İş bana gelince süre istedim. Bazı emekli hâkimlerle görüştük, bu dosya bozulur dediler. Ben de işi aldım.”
Nüfuz ticareti yani. Ya da iş takibi. Kendisi Samaş’ın avukatı olduğunu söylüyor ama aralarında herhangi bir sözleşme yok. Ne avukatlık ne de danışmanlık sözleşmesi. İşini Necmettin Kesgin aracılığıyla götürüyor. Anladığım kadarıyla da 1 milyon 200 bin dolarlık bir anlaşma yapıyor.
Mansur Yavaş’ın yargıda ve yüksek yargıda emekli ya da “muvazzaf” dostları vardır. Nitekim istenilen kararı çıkartıyor.
 
TAZMİNAT DUDAK UÇUKLATAN MİKTARDA
 
Ve Yargıtay’ın kararı doğrultusunda Samaş’ın eline geçecek miktar belli olur:
50 milyon liraya yakın para.
Hüseyin Akay bunun 6 milyonluk faizini ve 5 milyonluk icra masraflarını indirtip parayı 39 milyon liraya düşürdüklerini ifade ediyor bu arada.
Kavga da burada çıkıyor. Mansur Yavaş bu paranın 600 bin dolarını gerçek senet olarak alıyor ve tahsil ediyor. Basın toplantısında da beyan ettiği bu para ne ilginçtir ki Mansur Bey'in mal beyanında yok.
Ancak gelgelelim ikinci 600 bin dolar ihtilaflı. Nedeni belirsiz. İşte Necmettin Kesgin ile kavgası da böyle başlıyor ve iş iyice batıyor.
 
SABAHA KADAR UYUYAMADIM LAN. BUGÜN GETİR PARAMI. CEZAEVİNDEN ÇIKAMAYACAKSIN”
 
Hüseyin Akay aslında Necmettin Kesgin gibi aralarında Murat Gürses, Salih Şamlıoğlu gibi isimlerin de bulunduğu dört kişinin varlığından söz ediyor. Samas’ın alacağının bir kısmını bu isimlere temlik etmesi üzerine 3 milyon 600 bin lirayı Necmettin Kesgin’e verdiklerini hatırlıyor. Bu miktarı Mansur Yavaş da biliyor ve muhtemelen “İşi ben çözdüm adam malı götürdü” diye çıldırıyor. Tehdit mesajlarında “SABAHA KADAR UYUYAMADIM LAN. BUGÜN GETİR PARAMI. CANINA OKUYACAĞIM SENİN. CEZAEVİNDEN ÇIKAMAYACAKSIN” diye höykürmesinin sebebi de bu paradır. Tabii bu arada adlarını bilmediğimiz başka alacaklılar da vardır ve Mansur Bey'i muhtemelen sıkıştırmaktadırlar. Çünkü parayı onlara da bölüştürdüklerinde Mansur Bey'in eline geçen para giderek küçülmektedir ki Mansur Bey'i çıldırtan da bu olsa gerektir.
Sonrasını biliyorsunuz. Mansur Yavaş’ın “Öde yoksa senin diplomanı feshettiririm, elimde porno görüntülerin var hayatını karartırım” vb. inanılmaz tehdit ve şantajı, ardından ödemeyince de Necmettin Kesgin adına sahte senet düzenlemesi ve bundan dolayı Yargıtay’ın da onadığı 500 bin liralık cezayı ödemek zorunda kalması, Samaş ile anlaşmayı vekalet ücreti üzerinden yapmamasını ise “Vergi ödemek zorunda kalırım” diye vergi kaçırdığını itiraf etmesi gibi skandallar zuhur etti.
 
SU DOLUM TESİSLERİ NE OLDU?
 
Bir skandal da orada.
Olayı çıkartan şu su dolum tesislerinin ve yapılan şişelemenin akıbeti ne oldu peki? Merak edip Hüseyin Akay’a sordum.
Kendisi göreve geldiğinde su dolum tesisi ve şişeleme tesislerine bakmış, incelemiş. Ortadaki manzara şudur:
“Hesaplara bir baktım ki tesis son 5 yılda sadece 13 milyon şişe satış yapmış ve 25 milyon lira zarar etmiş. Bu korkunç bir zarardı. Kapatalım artık dedik. Ama zaten hukukçulara ve denetim için gelen müfettişlere bu fikrimizi söylediğimizde onlar da zaten kapatmanız gerek çünkü ceza yersiniz dediler.”
Akay hayretle niye ceza yiyeceklerini soruyor ve acı gerçeği öğreniyor.
Meğer Samaş’ın kurduğu bu dolum tesisi kaynak ve menba suyu değil KUYU SUYU üretiyormuş.
Evet, pancar üreticileri kaybettikleri 40 milyon liranın üzerine bir de menba suyu niyetine kuyu suyu içmişler iyi mi? Millete içirileni söylemiyorum bile.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.