Hükûmet, İmamoğlu’nun Kanal İstanbul meselesinde ne istediğini bir türlü anlayamadı

A -
A +
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu şanslı bir adam.
Yıllardır faaliyet gösteren otoparkları boyayıp yeniden açıyor, Kâğıthane’de neredeyse 25 yıldır var olan fidan yetiştirme merkezinde çit düzenlemesi yapıp açılış töreni düzenleyebiliyor, Fatih ve Belgrad Ormanlarımızın bir bölümünde kaldırım ve yol temizliği yapıp “Kent ormanlarını hizmete soktuk” diyebiliyor. Bu arada hükûmet tarafından İstanbul sınırları içinde açılan otoyollar, metro hatlarının hepsini de kendi hanesine yazıyor.
Üstelik on milyarlarca lira borçlandığı hâlde o paraların nereye gittiğinin hesabını vermeden iki yıldır belediye başkanı.
Biliyoruz ki iki yılda yaklaşık 140 milyar lira kaynak tüketti. Üstelik yatırım bütçesi azaldı, reklam bütçesi arttı. Mal alım bedellerini 5 milyardan 10 küsur milyar liraya çıkardı.
İlginç yani.
Artı çıktığı televizyon programlarında kendisine “Çok çalışıyorsunuz, bu enerjiyi nereden bulabiliyorsunuz?” diye sorabilecek denli yalakalıkta master yapmış gazeteci kılıklı insanlar bulabiliyor.
İnsanlar koskoca bir belediye başkanının kolaylıkla yalan söyleyebilecek kadar ahlaken infisah edebileceğine inanmıyor, o da bunu bildiği için çok rahat biçimde, art arda yalan sıralayabiliyor.
AK Parti seçmeni aslında sorgulayıcıdır. Bu bakımdan belediye hizmeti aksadığında “partimiz zarar görmesin” diye konteynerlerden çöp toplayan zavallı CHP seçmenine benzemez. Hizmette aksama olduğunda ağzına geleni söyler ve genellikle de takdir etmek yerine “Daha fazla ne yapabilirsin?” diye sorar. Bu yüzden son yerel seçimlerde AK Parti’ye dirsek çevirip İmamoğlu’na oy verenleri gördük. İmamoğlu onları kandırabilmek için iki koz kullandı:
1-Hemşehricilik
2-Din
Eyüp’te görüntülü Yasin suresi okuma macerasını bilirsiniz. Bilmediği için bir süre çalıştırmışlar, kamera çekim yaparken de bir hoca koymuşlardı yanına, sufle versin diye.
Kısaca asker ve sivillerimizin katilleri olan HDP’lilere ve PKK’lılara şirin gözükmek için Pervin Buldan’ı ağaç dikmeye davet eden ama öte yandan ramazan sohbetine katılıp yapmacık bir utangaç edayla “Niyetliyim” diyen Ekrem İmamoğlu var karşımızda. Dün izledim. Aynı sohbette teravih namazının 40 rekât olduğunu söylemiş. Her alanda böyle. Onun için “Bilmiyorum ya da yanlış biliyor olabilirim” diye bir kavram yok.
Onun bu riyakârlığını ve gülünç hâlini benim gibi dinle diyanetle ilişkisi bir hayli zayıf olan biri bile fark edebiliyor ama kimilerinin demek ki gözlerine perde inmiş. Onda “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” düsturu yok. Çıkış noktası “Olmadığın gibi görün, çıkar sağla” anlayışı var.
Neyse laf nereden nereye geldi.
Asıl bahsedeceğim konu Ekrem İmamoğlu’nun neden KANAL İSTANBUL yaygarası kopardığı. Pek çok çevre faktörü sıralıyor karşı çıkış argümanı olarak. Karşısında soru sorabilecek tek gazeteci gibi görünen Nagehan Alçı’yı da “Tevfik Göksu’dan sana mesaj geliyor” diye iftirayla paralize ettiği için, diğer yalakalarla al gülüm ver gülüm eğlendi Habertürk televizyonundaki programda.
Ertesi gece çıkan Esenler Belediye Başkanı ve AK Parti İBB Grup Başkan Vekili Tevfik Göksu, Başkan İmamoğlu’nun iddialarını somut bilgilere ve bilimsel temele dayalı argümanlarla tek tek çürüttü. Ama İmamoğlu karşısında kuzu olan gazeteciler; Nihal'iyle, Gürkan'ıyla ve Kübra'sı ile kaplan kesildiler ve akıl almaz bir saldırıyla Göksu’yu susturmaya çalıştılar. Orada bulunan ve makul olması gereken Hasan Öztürk de ağzını maskeyle kapatmıştı. Ama Tevfik Göksu nezaketini bozmadan, her soruya cevap verdi, akıllarda tek soru işareti bırakmadı. Helal olsun.
Oysa Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul’a karşı çıkışının hakiki sebebi bambaşka.
Ama o sebep, aşağıdaki gibi on yıllardır bilip kanıksadığımız köhnemiş ve küflenmiş sol-CHP geleneği değil.
 
Hükûmet, İmamoğlu’nun Kanal İstanbul meselesinde ne istediğini bir türlü anlayamadı
Cumhuriyet gazetesinin 8 Mart 1968 tarihli nüshasındaki bu manifesto, bugün adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan birinci köprünün yapımına nasıl şiddetle karşı çıkıldığının göstergesi.
O zamandan bu yana hiç değişmediler. Gezi Vandalları bile İstanbul Havalimanı ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatlarının durdurulmasını istemişlerdi, hatırlarsınız.
Dediğim gibi, İMAMOĞLU ONLARDAN DEĞİL.
O inşaatçı bir babanın oğlu. Müteahhit oğlu Müteahhit.
Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaptığı sırada edindiği mal mülkün, yaptırdığı inşaatların haddi hesabı yoktu. AVM sahibi bile oldu, düşünün.
Kısacası bu “yetenekli” kişiliğin muhafazakâr kesime böyle yalapşap Müslüman ve dindar gözükme çabasına bakıp da kimse aldanmasın.
Onun belediyecilik adına tek bildiği şey “İNŞAAT YA RESULALLAH” demekten ibarettir. Beylikdüzü’nde bunu kanıtladı.
İşte Hükûmet’in anlamadığı bu.
Sayın Cumhurbaşkanı bunu MKYK’ya aldığı eski Beylikdüzü Belediye Meclis Üyesi Mücahit Birinciye sorsun, ondan daha detaylı kimse anlatamaz İmamoğlu’nun karakterini.
SONUÇ OLARAK diyorum ki…
Ekrem İmamoğlu Kanal İstanbul yapımından, oradaki çevre arazilerden, yapılacak konutlardan İNŞAAT PAYI istiyor.
Çünkü en iyi bildiği şey inşaat.
Bunun için takaza çıkarıyor.
Eh bir de 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Aday olacak, para iktiza edecek malum.
Hayır, şimdi tutup da “Adamı üç beş kuruşa memnun edin” tavsiyesinde bulunmuyorum tabii, yanlış anlamayın.
Ne istediğini bilin de ona göre siyaset üretin.  
Tevfik Göksu, bilimsel verilerle adamı ciddiye alıp gazetecilere cevap veriyor da adam ciddi değil ki.
Mesele burada.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.