Taliban içerisindeki çalkantılar

A -
A +

Necip Yıldırım
Araştırmacı yazar

 

 

Taliban içindeki çalkantılar, sadece üst yönetim arasındaki görüş farklılıkları değildir. Amerikalıları ülkeden kovmak için hayatlarını ortaya koyduklarına inanan Taliban savaşçıları, işin nihayetinde umdukları maddi ganimete ulaşamadıklarını da düşünmekteler. 

 

Ukrayna savaşıyla Afganistan uluslararası gündemden düştü. Ancak, unutulmaya terk edilecek bir Afganistan, bölge için geriye sayan bir bomba misali patlamaya doğru gidecektir. Başta ABD olmak üzere, Çin, Rusya ve bölge ülkelerinin Afganistan’ı unutma, görmezden gelme ve kendi hâline bırakma gibi bir lüksleri yoktur.

 

Afganistan halkı küresel ve bölgesel fillerin tepişmesi altında ezilmekten bizar oldu.

 

 

 

Taliban yeknesak bir hareket değildir. 2021 yılında Afganistan’ın iktidarını ellerine alana kadar, irili ufaklı birçok grup “Amerikalıları ülkeden kovmak” paydasında buluşuyorlardı. Amerikalılar ülkeden çıktıktan sonra, Taliban içindeki grupları birleştiren ortak hedef ortadan kalkmış oldu. Böylece grupların dikkati iktidar paylaşımına, dar maddi menfaat çekişmesine ve kadim etnik ihtilaflara çevrildi.

1996’da başa geldiklerinde, henüz ülkeyi yönetecek tecrübeyi kazanamadan 2001 yılında devrildiler. Zaten o zaman Afganistan’ın bütününe hâkim olamamışlardı. Sürdürülebilir bir sistem kuramadan, uluslararası kamuoyunun desteğini kazanamadan iktidarı kaybetmişlerdi.  

 

İKİ ANA GÜÇ MERKEZİ VAR

 

İdari sistem bakımından, bugün Taliban içinde iki ana güç merkezi bulunmaktadır. Daha pragmatik düşünen siyasi kanat Kabil’dedir. Taliban’ı Katar’da temsil eden Abdülgani Birader ve Şir Muhammed Abbas Stanikzai gibi isimler bunlar arasındadır.

Ancak, siyasi iktidarın esas merkezi Kabil’de değildir. Taliban siyasetinin belirlenmesinde son sözü söyleyen Kandahar’daki dinî otoritedir. Başında Taliban tarafından “müminlerin emiri” kabul edilen Mevlevî Hibetullah Ahundzade bulunmaktadır.

 

HAKKANİ GRUBU

 

Taliban içindeki bölünmüşlüğün bir başka odak noktası Hakkani Grubu’dur. ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu grubun lideri Siraceddin Hakkani, el-Kaide’ye destek vererek Taliban’ın içinde yuvalandırmakla itham ediliyor. Taliban’ın pragmatik kanadı, Hakkani grubunun iktidara dâhil edilmesini zımnen tasvip etmemektedirler. Hakkani grubu mensupları ise Amerikalıları Afganistan’dan çıkaranın Doha’daki diplomatik süreç değil, sahada yürütülen kararlı silahlı mücadele olduğunu savunmaktadırlar.

Ülkenin İçişleri Bakanlığını ve Kabil emniyetini elinde bulunduran Hakkani grubunun, her kademede kendi adamlarını özenle yerleştirmekten imtina etmediği müşahede ediliyor. Hakkani grubunun hükûmette olması Taliban’ın hızlı şekilde uluslararası meşruiyet kazanmasının önünde engel teşkil etmektedir. Buna ilave olarak, Hakkani grubunun Pakistan istihbaratının güdümünde olduğu iddiaları Afganistan içinde de güvensizlik ortamı meydana getirmektedir.

Taliban içindeki çalkantılar, sadece üst yönetim arasındaki görüş farklılıkları değil. Amerikalıları ülkeden kovmak için hayatlarını ortaya koyduklarına inanan Taliban savaşçıları işin nihayetinde umdukları maddi ganimete ulaşmadıklarını düşünmekteler. 

 

MAZİSİ ESKİ REKABET

 

Taliban hareketini oluşturanların kahir ekseriyeti Peştunlardan müteşekkildir. Peştunlar ise kendi aralarında aşiretlere ayrılırlar. Bu aşiretler arasında mazisi yüzyıllara dayanan rekabet ve çekişmeler vardır. Bunun yanında Peştun olmayan Taliban unsurlar da kendilerinin iktidar paylaşımında ayrımcılığa maruz bırakıldıklarını söylemektedirler. Özbek ve Türkmen asıllı Taliban liderlere yönelik tutuklama ve görevden almalar halk arasında infiale yol açmış hatta silahlı çatışmalar baş göstermiştir.

Özbek ve Türkmen gruplar, Afganistan’ın kuzeyinde yerel idarenin kendilerine bırakılmasını talep etmişlerdir. Ancak Taliban yönetimi, DEAŞ’a destek verdiği gerekçesiyle Türk asıllı Taliban lider Mahdum Alem’i tutuklamışlardır.

 

ABD’NİN EĞİTTİĞİ ORDU MENSUPLARI NEREDE?

 

Amerikalıların gerek Afganistan içinde gerekse başka ülkelerde eğittiği onca ordu mensubu nerede? Tamamının ülkeden kaçıp gitmeleri mümkün değil. İdeolojik olarak Taliban’dan farklı düşünen ciddi sayıdaki eli silah tutan onca insanın el altından örgütleniyor olma ihtimali Afganistan gibi bir ülkede akıldan çıkarılmaması gerekir.

Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal etmek istediğinde, yerli iktidarın da gayretleriyle bütün Afganistan’ı komünizm paydasında birleştirmek istemişti. Taliban, bütün Afganistan’ı kendi dinî telakkisi etrafında birleştirme iddiasıyla idareyi eline aldı. Fakat görünen o ki ülkenin tam istikrara kavuşması için gerek halkın bütününden gerekse uluslararası camiadan geniş destek alacak idarecilerin gelmesi gerekecek. Taliban’ın istikbali, bu konudaki başarısına bağlı.

 

KAYNAYAN TOPLUMSAL KAZAN

 

Sosyolojik bakımdan çok farklı bir Afganistan var. Son kırk yıldan beri Afganistan’dan dünyaya göç var. Onlarca ülkede milyonlarca Afganistanlı yaşamakta. Ekseriyeti yerleştikleri devletlerin vatandaşlığını alan ve üçüncü kuşak torunları dünyaya gelen hâli vakti yerinde kimselerdir. Bunlara hâlihazırda mülteci statüsünde ve kaçak olarak farklı ülkelerde bulunanlar da eklenince, Afganistan diasporasının on milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Kültürel bakımdan ananelerine son derece bağlı olan Afganistanlılar memleketlerindeki akrabalarıyla irtibatlarını hiçbir zaman koparmamışlardır. Teknolojinin de verdiği imkânlarla, milyonlarca Afganistanlı, ülkelerindeki sevdikleriyle sıkı temas içindedirler. Aynı zamanda kayıt dışı bankacılık sistemi olan havaleciler vasıtasıyla memleketlerine para göndermektedirler.

Bu durumun Taliban açısından son derece deforme edici tesiri vardır. Zihinleri dünyanın bütünüyle anlık olarak senkronize olacak şekilde yaşayan bir toplumu uzun süre belli bazı kalıplar içinde hapsetmek Taliban için son derece zor olacaktır. Dinî telakki bakımından Taliban’a mesafeli yaklaşan Afganistan halkının seve seve itaatkâr davrandıklarını varsaymak yanlış olacaktır. Açığa vurulmasa da, toplumsal kazan alttan alta kaynamaktadır.

Taliban saflarında savaşan herkesi de Taliban ideolojisine sıkı sıkıya bağlı bulunan neferler telakki etmek doğru değildir. Aidiyet hissinden ziyade, geçim mecburiyetinden dolayı Taliban’a katılanlar çoktur. Taliban gerekli finansmanı temin edemediği takdirde, silahaltında tutacak adam bulmakta zorlanacaktır.

 

SOSYAL PARADOKS

 

Taliban’ın Afganistan’ın birçok yerinde hızlı şekilde ilerlemelerinin birbirine zıt ve kendi içinde bir paradoks teşkil eden iki sosyolojik sebebi var.

Birincisi, Taliban 1996 yılında idareyi eline aldığında, Afganistan’da hükümferma kılmak istediği düzeni son derece sert şekilde uygulamaya geçirmişti. Bu ise, toplumsal hafızada Taliban’dan “korkma” faktörünü her zaman diri tutmuştur.

İkinci olarak, Taliban’ın savunduğu değerlere samimiyetle bağlı olan şuurlu karar vericilerin rüşvet, soygun, haraç gibi haksız kazanç yollarına tevessül etmediklerine halk şahit olmuştur. Şöyle ki; Taliban yetkililerinin karşılaştıkları her türlü meseleyi belli hukuki prensiplere göre çözdüklerini halk müşahede etmiştir. Bu ise halkın rüşvetçilik ve yolsuzlukların had safhada olduğu Batı destekli Afganistan devlet mensuplarından daha çok Taliban komutanlarına itibar etmesini sağlamıştır.

Taliban’ın zaman içinde kazandığı bu “korkutuculuk” ve “muteberlik” unsurlarının birleşerek paradoksal olarak Taliban’a bir nevi karizma, prestij ve nüfuz kazandırdığı gerçeği, fırsatçıların gözünden kaçmamıştır.

 

ŞİMDİ NE OLACAK?

 

Taliban hükûmetinin güçlü devletler tarafından hızlı bir şekilde tanınması, mevcut iktidara meşruiyet kazandırılması, halkı rahatlatacak uluslararası yardımların bekletilmeden ülkeye gönderilmesi ve Taliban hükûmetine ülkeyi idare etmelerinde yardımcı olunması neden gecikmekte? Taliban hükûmetinin göstereceği bir zaaf ve uğrayacağı başarısızlığın memleketi onlarca yıl sürecek bir iç harbe sürükleyeceğini kimse göremiyor mu? Yoksa herkesin istediği bu mu?

İyi tarafından bakacak olursak; Taliban’ın başa gelmesiyle, hiç olmazsa Afganistan yabancı işgalcilerin tasallutundan kurtuldu. Halk nispeten rahata kavuştu. Öyle veya böyle bir düzen geldi. Hırsızlık, adam öldürme, ihtikâr, uyuşturucu, haraç ve benzeri âdi suçlarda ciddi azalma meydana geldi.

Uluslararası toplum ve güçlü devletler çeşitli bahaneler ileri sürmeden insani yardım temin etmekte cömert davransalardı, derbeder Afganistan halkı bir nebze rahat nefes alırdı. İktisadi refah, zamanla Taliban iktidarının da dönüşmesine yardımcı olabilirdi.

 

PROJEYDİ, YALNIZ KALDI

 

Taliban bir proje olarak ortaya çıkarıldı. Şimdi de bilinçli olarak yalnız bırakılmış vaziyette. Akıllara gelen en büyük suallerden biri şudur: ABD’nin milyarlarca dolar ve yüzlerce askerini gömdüğü Afganistan’dan “Bizi mağlup ettiniz. Buyurun size ülkenin anahtarları. Biz çekiliyoruz!” diye çekilip gitmesi ihtimal dışıdır. En büyük rakipleri Çin ve Rusya’nın dibindeki Afganistan’ı öylece bırakıp terk edeceğini düşünmek safdillik olur. Peki, Doha’da anlaşmaya vardığı Taliban’a meşruiyet kazandırmaktan ve finansal destek sağlamaktan neden imtina etmektedir? Buradaki derin hesap nedir?

Onlarca yıldır savaşlardan rahat yüzü görmeyen Afganistan halkı küresel ve bölgesel fillerin tepişmesi altında ezilmekten bizâr olmuş vaziyette. “Ülkeyi yönetenlerin ideolojisi ne olursa olsun, yeter ki istikrar getirsin” umumi kanaat hâlini almış durumda.

Ukrayna savaşıyla Afganistan uluslararası gündemden düştü. Ancak, unutulmaya terk edilecek bir Afganistan, bölge için geriye sayan bir bomba misali patlamaya doğru gidecektir. Başta ABD olmak üzere, Çin, Rusya ve bölge ülkelerinin Afganistan’ı unutma, görmezden gelme ve kendi hâline bırakma gibi bir lüksleri yoktur…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.