Fıkra

A -
A +
 
Bir gün bir bilim adamı yılbaşı nedeniyle, hastaneleri gezip akıllanan delileri salmaya karar vermiş. Bir sürü hastaneyi gezmiş fakat hiç, akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. En sonunda bir hastaneye gitmiş bir de bakmış ki bütün deliler zıplıyor hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormuş:
-"Bunlar neden böyle zıplıyorlar?"
-"Bunlar kendilerini mısır patlağı zannediyorlar." demiş.
Bakmışlar ki bir tanesi zıplamadan yatağın üzerinde sabit bir şekilde duruyormuş. Bu kesin düzelmiş hevesiyle ona yaklaşarak sormuş.
-"Sen neden zıplamıyorsun?"
-"Ben tavaya yapıştım..."
***
Temel trene binmiş, bilet kontrol sırası gelmiş. Kontrolör, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel kendinden emin:
- Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi?
***
İki fanatik futbolsever konuşmaktadır. Biri:
- Maça gitmiyor musun?
- Ne diye gideyim? Oynanan futbol değil ki. Hakemler kötü, oynanan oyun itiş kakış, saatlerce gişe önünde, kuyrukta bekle, içeride kavga gürültü, çıkışta vasıta bulamıyorsun!.. Diğeri:
- Beni de tıpkı senin gibi karım bırakmıyor...
***
Kadının evinde cam kırılmıştı. Camcıyı aradı ve sipariş verdi. Yarım saat sonra zil çaldı. Kadın megafondan seslendi: - Kim o? - Camcı bea.. Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi, camcı işe koyuldu. Beş dakika sonra yine zil çaldı. - Kim o? - Camcı bea.. - Yanlışlık var. Az önce bir camcı gelmişti.
-Düştük beaaa...
***
Bir gazeteci, ülkenin en zenginlerinden, 65 yaşlarında bir iş adamıyla röportaj yapmaktadır. Sorar:
- "Efendim, bize bugünlere nasıl geldiğinizi, bu serveti nasıl oluşturduğunuzu anlatır mısınız?"
- "Zevkle... 1920'lerin sonuydu. I. Dünya Savaşı'nın etkileri yeni yeni siliniyordu, benimse cebimde birkaç sentten başka bir şey yoktu. Cebimdeki 5 sentimle, bir elma aldım. Akşama kadar onu parlatıp, 10 sente sattım. O gece sabahı zor ettim. Ertesi sabah, 10 sentimle 2 elma aldım ve onları da sattım. Sonra yarım kasa elma aldım aynı işlemi yaparak iki katı paraya sattım. Böyle çalışarak, bir ay sonunda, 50 dolardan fazla para kazanmış oldum. Ertesi ayın başında kayınpeder öldü ve bize on milyon dolar miras bıraktı..."
***
Adam komadadır. Yanında ise karısı... Adamın gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
“İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...” Karısı takdir edilmenin mutluluğunu yaşamaktadır.
“Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz kadınsın!”
***
Palavralarıyla ünlü Erzurumlu Teyo Pehlivan kahvehanede oturmuş, Zafer Pehlivan’ın da kahvede olduğundan habersiz böbürlenerek anlatmaktadır. “Ola gardaş bir gün dağda gezirem, tamda böyük bir kayanın dibinde
garşıma bir ayi çıhmasın! Ayi benim kibi üç var, ama heç isdifimi bozmadım. Ola Teyo dedim gendi gendime bir ayıdan mi gorhacağsan.
Başladık ayiyinan güleşmiye….
O beni alir yere vurir, sonra ben oni yerden yere vuriram, ne ayi pes edir, ne de ben pes diyirem. Aradan iki gün geçti, hele daha birbirimizin sırtını yere deydirmiş deyilih.”
Herkes işin sonunu merakla beklerken Zafer Pehlivan sert bir şekilde çıkışır; “Ola Teyo, sora ne oldu?”
Zafer’i gören Teyo lafı dolaştırır, ne dediğini, nerede kaldığını unutur ve noktayı koyar: “Nevolacah, ayi beni yedi!”

Ninem diyor ki; Yazın çalışan, kışın gülüşür.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.