Halime Gürbüz

Kimi sevdiğine, neyi sevdiğine dikkat et çünkü bu senin ahlakını, inancını, kaliteni gösterir... Beyaz karayı, sinek yarayı, zengin parayı sever.

Aaaa, bir yaşıma daha girdim! Önceki gün doğum günümdü. Sessiz sedasız bir yaşı daha devirirken ‘Yaşını başını almış teyze’ rakamlarına erdiğimi dehşetle fark ettim... İçimdeki yaramaz çocuk ve bugüne dek kaçırdığım tüm keçilerle birleşip şiddetle reddettim! Ve fakat insan yaşlandığını ya da yaş aldığını fark ediyor. Ne zaman mı?

Evrene olumlu mesaj gönderme modası tam gaz devam. “Kır dizini de bir dua et, tevekkül et!” desen gerici, banal vs. olursun ama evrene mesaj gönderince cool.

Bir gün bir bilim adamı yılbaşı nedeniyle, hastaneleri gezip akıllanan delileri salmaya karar vermiş. Bir sürü hastaneyi gezmiş fakat hiç, akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. En sonunda bir hastaneye gitmiş bir de bakmış ki bütün deliler zıplıyor hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormuş:

Yaa evet, sonunda İstanbul'a da kar yağdı. Hem de ilkokul ünite dergilerinin "çevremizde kış" sayısındaki gibi! Covid salgını zaten canımıza yetti bir de üstüne kuraklık tehlikesi...

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi.

Hafta sonu kısıtlaması dramı; herrr şeyden uzaklaşmak isteyip, en fazla balkona çıkabilmek... Bir hafta sonunu daha atlattık, yine çoğumuz brokoli gibiyiz; şükür sağlıklıyız ama tadımız tuzumuz yok. O zamaaan, biraz oradan buradan; -Kısıtlamada ekmek almaya gittim, fırıncı “yeni çıktı şanslısın, sana sıcak ekmek veriyorum” dedi. “Abi nasıl olsa eve gidince annem bayatları yedirecek” dedim. Sarıldık ağlaştık...

Gününüzün kaç saatini çalışarak, kaç saatini sevdiklerinizle, kaç saatini kendinizle geçirdiğinizi hiç düşündünüz mü? Hepimizin günde ortalama 8 saat çalıştığını düşünürsek bir haftada 40 saatimiz, 1 ayda 160, 1 yılda 1.920, 50 yıldaysa 96.000 saatimiz, yani neredeyse 11 yılımız sadece çalışarak geçiyor. Tabii trafik, yemek, ekstra mesailer ve hafta sonu çalışmaları hariç iyimser bir hesaplamayla…

"Aptala malum olur" diye yanlış bilinen bir atasözü var.

Cami sokağından geçerken ezanın okunduğunu duyan şoför, geriye dönüp patronundan izin ister; “Beyefendi izin verirseniz ezan okunmuşken şuracıkta namazımı kılsam da yola öyle mi devam etsek?” Patron pek memnun olmasa da izin verir. Şoför camiye girer, patron da arabanın içinde bekler... Ancak cemaat namazını kılıp çıktığı hâlde şoför çıkmayınca canı sıkılan patron, arabadan inip caminin avlusuna dalar.

Pandemi, korona, bulaşma riski ne varsa hepsi unutuldu; Yine yılbaşı, yine piyango, yine uzuuun kuyruklar oluştu... Haber kanalları havadan görüntüledi; yüzlerce metre kuyruklar, büyük ikramiye hayaliyle sosyal mesafeyi de canını da hiçe sayarak saatlerce bekleyen hatta başka şehirlerden gelen insanlar...

Osmanlı zamanında kunduracılar ayakkabıya dikiş atarken ayakkabı ile konuşurmuş;

Bazen hayat, zeytinin yağını çıkarıp sonra da o yağı tekrar zeytinin üstüne dökmek kadar garip... ‘Ateş olmadık yerde korona çıkmaz’ demiş doktorlar.

Meczubun biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer dolanır. Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider.

Edebiyatçı, şair ve gazeteci Attilâ İlhan’a göre, dil devriminin Osmanlıcayla ilişkiyi “bıçak gibi” kesmesi sonucunda Türkiye’de, kendi kültüründen uzak, Batı hayranı, “devşirme” ve “komprador” aydınların önü açılmıştı. Arap-Fars-Bizans tabanı üzerinde yükselen Osmanlı kültür bileşimi ve yaşama biçimi ile Grek-Latin tabanı üzerinde yükselen Batı kültür bileşimi ve yaşama biçimi arasında “benzemezlik” vardı; biz yanlış yolu tutmuştuk...

Sormuşlar dervişe; Hayat nicedir..? Demiş ki; "Hayat bilmecedir… Attığın her adım bir hece... Çözene gündüz, çözemeyene gecedir…"

Sadece ‘normalin ve sağlıklı olanın’ bilincinde olanlar sapmanın farkına varabilir ve “Bir gariplik var” diye terapiye gider. Şahsi fikrim şu ki; psikoloğa, psikiyatriste gidenlerin çoğu ‘sağlıklı olduğunu iddia eden gerçek rahatsızlar’ tarafından psikolojisi bozulmuş kişilerdir...

Korona dedi ki; “Boşona maske takmayin, hepunuzi taniyyrum!” ve ta taa, karşınızda; hafta sonu full kısıtlama... Aşıyı beklerken koronanın ilacı bulundu. Adı: KDOE. (Kır dizini otur evinde). Nüfus sayımında sokağa çıkma yasağı görmüş nesil pek etkilenmiyor ama sonrası fena darlandı. O değil de hafta içi yasaklı saatleri anlamayıp hiç sokağa çıkmayanlar da var, yan apartmanda dokuz kişi bir haftadır mahsur kaldı...

Nerde kalmıştık? Ha, pandemi, yine hafta sonu yasakları falan hafiften bi bunalmıştık.

Hâlinden yoksul olduğu anlaşılan bir adam, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu.