Ar perdesi yırtılmamalıydı!

A -
A +

“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklısını severim.”
Kemal Atatürk


Derya Büyükuncu’yu bu ülke ne kadar sever ve başarısı için ne denli iyi dileklerde bulunurdu, ah bir bilseniz. Meğer o görüntü bir Truva atıymış! Yazık!

İnsanın kanını donduran o tweeti görünce beynimden vurulmuşa döndüm! 

Dört olimpiyatı yerinde takip eden bir gazeteci olarak “Derya Büyükuncu bu olamaz” dedim, “Bir yanlışlık olmalı. Keşke hesap feyk olsa” diye dua ettim. 

Ama ne gezer... Fakat acı gerçek kabak gibi ortada. 

Doğrusu bekledim.. sabırla bekledim. 

Bir “özür” yayınlar ya da “benim iradem dışındaki bir paylaşım oldu!” der diye. 

Ne gezer! 

Nafile! Onca emek, onca çaba, onca ümit boşunaymış.

Sadece korumaya aldı o utanç verici tweti. 

Hal bu ki, “İzindeyim” dediği Atatürk;

“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklısını severim.” Demiyor mu?

Nerede o ahlâk Derya Büyükuncu’da. 

Böylelerine ne denir, AR DAMARI ÇATLAMIŞ. 

Affedersiniz. Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı eski Dünya ve Olimpiyat Şampiyonumuz, asrın güreşçisi Hamza Yerlikaya’nın ifadesiyle “Mübtezel” demeyi de yakıştıramam kendime. 

Sonuçta altı olimpiyatta bu ülkeyi temsil etti, bu insan. 

Avrupa Şampiyonu ve Rekortmeni oldu, Türkiye adına. 

Dünya Kupası Şampiyonu oldu. Dünya Üçüncüsü, Akdeniz Oyunları Şampiyonu ve Rekortmeni oldu. 

Bitmedi, Dünya Gençler Şampiyonu ve Rekortmeni oldu. 

Bu kadar kariyerli biri, iki dudağının arasından çıkan sözün nereye gideceğini bildiği gibi sosyal medya hesabından yapacağı paylaşımın da nerelere varacağını bilmez mi? Bilmesi gerekmez mi? 

Büyükuncu, “Sporun sağlık için olduğunu bilmez mi?”

İnsan renk körü olabilir. 

Muhalif de olabilir. 

Hatta Cumhurbaşkanını sevmeyebilir ve daha ötesi nefret de edebilir. 

Bunları anlarım.

Ama… düşmanın bile terennüm edemeyeceği böylesine hadsiz bir paylaşımı anlamam. Bir sporcu o ifadeleri paylaşamaz, paylaşmamalı. 

“Paylaşmamalı”, diyorum çünkü “sporun sağlık için olduğunu en iyi bilmesi gereken bir sporcu hem de uluslararası olimpiyat yemini etmiş bir sporcu”, hasta birinin hastalığını fırsat bilerek saldırıya geçmenin ETİK OLMAYACAĞINI bilir. 

Lakin Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi ve eşi Emine Erdoğan Hanımefendinin, koronavirüs testlerinin pozitif çıkmasını fırsat bilerek sosyal paylaşım hesabından “koronavirüs olmuş, dua istiyor. Ediyoruz, ediyoruz, merak etmesin ediyoruz. 20 tencere helvayı yapmaya başladım, zamanı gelince mahalleye dağıtacağım.” Diye paylaşımda bulunuyor olması akla zarar bir durum. 

Tavsiyem, bir an önce ruh doktoruna görünsün Derya Büyükuncu! 

Çünkü hafızası silinmiş, gözünü kin bürümüş, spora ait değerlerden eser kalmamış. 

Kimin değirmenine su taşıyor belli değil. 

Yalancı, nankör… 

Diyor ki, “Hiç maaş almadım”, dahası “Olimpiyat Oyunları Hazırlık Düzenleme Komitesi’nden hiç destek görmedim” demeye getiriyor. 

İnsaf be! Kimi kandırıyorsun sen? Rahmetli eski yüzme federasyonu başkanı Ahmet Bozdoğan Hoca hayatta olsa da tokat gibi indirseydi yüzüne gerçeği. 

Ayrıca ben biliyorum devletten ne aldığını, OHDK’den ne kadar destek gördüğünü. 

Hafızan silindi ise GSGM eski genel müdürü Yunus Akgül’ü geçtim, İOHDK’dan Yalçın Aksoy Beyefendiye, TMOK’tan Neşe Gündoğan Hanımefendiye sor da sana ne kadar ödendiğini söylesinler.”

Yalancı ve nankör olma Derya!

Unutma sen bu ülkenin evladısın. 

Bu ülke seni Derya Büyükuncu yaptı, sadece marifetlerinle gelmedin o konuma. Sana yatırım yapmak üzere senin gibi kabiliyetli nice gençlerin önünü kestin, zavallı spor yöneticilerini etki altına alarak. Neyse. 

Bu ülkenin Cumhurbaşkanına, hanımefendilerine özellikle böyle bir durumda hakaret etme! Böyle çıkış karakter zafiyetinin yansıması olur. 

Benim bakanım testi kırılınca ortaya çıkar!

Lakin suç senin değil seni bu hallere düşürenlerin. 

Yani değerleri, daha da değerlendirip, tecrübelerinden istifade etmesi gereken bakan, genel müdür, başkan ve spor yöneticilerinin. 

Niye biliyor musun? 

Senin gibi değerleri öğütüp, sporu bırakınca “İşi bitti” diye düşünerek limon posası gibi kenara atınca nasıl vahşi bir canavara dönüşeceğini ön göremeyen o vizyonsuz spor yöneticilerine kızıyorum ben. Hem de çok kızıyorum. 

Ey sevgili Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu beyefendi, testi kırılınca “gereğini yapacağız” diye ortaya çıkmak yerine “koruyucu hekimliğin” hassasiyeti içinde davran da biraz sporu, sporcuyu ve kurumsal hafıza denilen insan kaynağına yönel.

Dinle insanları; üniversite, kulüp, belediye, valilik, teknik adam iş birliği ile “Olimpiyatlara sporcu nasıl yetiştirilir? Kulüplere bu konuda nasıl sorumluluk verilir ve ne tür destekler yapılır? Dahası spor politikası nasıl geliştirilir.” 

Bu konulara kafa yormak gerekmez miydi?

Doğru iletişim etrafınızdaki 20 kişiden ibaret değildir, size ve spora “Kral Çıplak” diyecek akıllar lazım. Naçizhane...

Ar perdesi yırtılmamalıydı!
 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.