“Mikroklima” fırsatlar

A -
A +
Derler ki refah ve kalkınma için önemli olan “fikir”dir, gerisi mühendislik. Ancak eylem ve hareket de olmalı, yoksa güçlü fikirler de çöpe gider.
Kalkınmanın artık yerelden başlayacağı üzerine herkes hemfikir. Ancak her yerel aktör kendi ilindeki fırsatları fark etmeli kullanılabilme imkânlarını ortaya koymalıdır. Ancak geçmişte ağır bürokratik geleneğin hantallığı bunu mümkün kılmadı. Son kırk yıldır çöpe giden bölgesel kalkınma ve stratejik plan sayısını ben de unuttum.
İriliği zenginlik zanneden anlayışımız kolay değişmiyor. Bütün dünyada iri değil hızlı hareket edebilen çevre ve ekonomik şartlara hızla uyum gösteren kamu/özel şirket yapısına geçiliyor. Çünkü ürün ömrü çok kısaldı, bir Boeing 737 bile tabiri caizse kırk firmada üretilen parçalar bir araya getirilerek yapılıyor.
Kısacası küçük ve hızlı olanlar kazanıyor.
Şehirler için de geçerli, bölgesel farklılıklar gösteren, özel şartlı özel ve mutedil iklim alanlarına sahip “mikroklima” şehirler şimdilerde büyük avantaja sahip.  
Son dönem KUDAKA ve SODES ayrıca AB destekli proje uygulayan bu şehirlerde yeni bir dönem ve kıpırdanma başladı. Ve asıl önemli olan siyaset aktörlerinin de proje koordinatörü olarak sahaya inmesi halkla ve yatırımcı ile birlikte yürümesi oldu. Siyasetçinin azmanlaşmış siyasetçi profilini kırması memnuniyet verici. Bu, balık verme yerine balık tutmayı birlikte öğrenmek gibidir.
Önceki gün yoğun bir ortamda “mikroklima” fırsatların tartışması yapıldı. AK Parti Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman kendilerinin sıkça “Ne yapıyorsunuz siz Ankara’da?” sorusuna muhatap olduklarını vurgulayarak bir vekilin ortalama mesai paylaşımının iş arayanlara destek, yatırımcıların isteklerinin karşılanması, kamu projelerinin takibi ve meclis çalışmalarının yürütülmesi ile sınırlı olduğunu, bu arada yerel kalkınmaya liderlik yapacak projeleri üretmeye çalıştıklarını vurguladı.
Karaman daha sonra Erzincan için “Allah bir imkân ve fırsat kapısı olarak burayı 'mikroklima' olarak yarattı, çevremizi saran kuşağın zenginliği -örtü altı sebze yetiştiriciliği- üzerine kurulu bir projemiz var. Onu sizinle paylaşacağım” derken “hani derler ki itiraz eden varsa şimdi konuşsun yoksa ilanihaye sussun…” demeyi de ihmal etmedi.
Sayın Karaman’ın vurguladığı tabana yaygın iş ve istihdam fırsatı yanında kırsal kalkınma ve nüfusun sabitlenmesi için de faydalı olacak konu, daha öncede KUDAKA tarafından çalışma konusu yapılmış ve Erzincan’ın Doğu Anadolu’da mikro-klima iklim özelliklerine sahip üçüncü il olduğu vurgulanarak “Yılın 265 günü Erzincan’da güneşli geçmektedir. İklim özellikleri sayesinde il özellikle Doğu’nun sebzecilik merkezi olmuştur. Erzincan’da her türlü sebze  yetiştirilebilmektedir. Yapılabilirlik çalışmasına göre Erzincan’da yapılacak sebze fidesi üretim yatırımı kendini 1 yılda amorti edebiliyor ve kalan 9 yılda yatırımcısına yüz binlerce dolar kâr bırakıyor. Ayrıca, yine Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 2009 yılında yaptırılan 'İllerde Öne Çıkan Sanayi Sektörleri' araştırmasına göre ise Erzincan’da öne çıkan sanayi sektörlerinden biri de gıda ve içecek imalatıdır” denmektedir.
Bugün dünyanın gerçeği şu ki; Avrupa ülkeleri tarımı ekonomik ajandalarının üst sıralarına aldı. Biz de çelik ve betonun arasında sıkışıp kalmadan tarım için uygun coğrafi ve demografik özelliklere sahip şehirlerimizde bu avantajları kullanmak zorundayız. Hepimizin bildiği üzere Türkiye'nin sorunu doğal kaynaklarındaki yetersizlik değil, üretimdeki planlama problemi ve kırsal kalkınma politikalarındaki eksik ve yanlışlar.
Sayın Süleyman Karaman mühendis ve yerleşik hemşehri gözüyle mikroklima alanlarda başlatılacak “örtü altı sebze yetiştiriciliği” üzerine kurulu projelerin, bölge kalkınmasına faydasına inanıyor. İleriki çalışma bunun sahada lokal toplantılarla halka inmesidir.
Bence konu tartışma safhasından icraat safhasına geçmiştir. Ama yine de Sayın Karaman’ın ifadesiyle söyleyelim: "Daha iyi bir fikri olan varsa söylesin ya da hani derler ya, itiraz eden varsa şimdi konuşsun yoksa ilanihaye sussun…”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.