Hekimler, hâkimler ve hakemler!..

A -
A +
Bazı meslekler makas keserken, trafikte bazı güzergâhlar, hastanelerde muayene için bekleme koridorları, ATM önündeki kuyruklar gibi bazı mekân ve kırılma zamanları da şiddete kuluçkalık yapıyor.
 
Hemen her gün farklı meslek gruplarında çalışanlar, şiddete muhatap oluyor veya kendisi şiddetin öznesi oluyor. Rakamları vermekte fayda yok ama hâl ve gidiş hayra alamet değil. Bazı olaylar tarafların kimliğine göre kendisine ekranlarda veya gazetelerin üçüncü sayfasında yer bulurken çoğunluğu sadece adli raporlarla sınırlı kalıyor.
 
Özellikle son günlerde hekimleri muhatap alan şiddet olaylarının çözümü için “mağdurların savunmasını kuvvetlendirelim saldırgan için caydırıcı olur…” diyen hizmeti alanla vereni “Hasım” zanneden bir akım var. Hatta aile içi şiddeti önlemek için evden uzaklaştırmayı yeterli görmeyip tarafları (eşleri) silahlandırmaya yol açacak kadar aklı örtülenleri de duyuyoruz. Doktorlar da silahlansın diyen bu tayfa nerdeyse hastane bahçelerine atış poligonu kuralım (!) diyecek.
Şiddetin sınır tanımazlığı karşısında “Hangi ara bize ne oldu?” diye merak edenler, Memleketi George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” zannedenlerin patırtısı, “Muallim ile tabibe temellük (tevazu) göstermek lazımdır. Biri bâtın, biri zâhir, tedavisine hâdimdir” diyenleri bastırdığında bize olanlar oldu.
 
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca "Hekimler adına hareket ettiğini ileri sürenler hekimlere ruhsatlı silah verilmesini talep etti. Şiddet olaylarını lanetleyen milyonlar ile hekimlerin arasına silahın girmesi nasıl düşünülebilir?" derken şiddetin nasıl böylesine azmanlaştığını konuşması gereken ahlak bilimciler ve sosyologlardan ses çıkmıyor.
 
Bayram öncesi muayene için gittiğim göz hastanesinde gündüz mesaisinde sırası gelmemiş hastalar için akşam sonrası saat 19.00’da uzamaya başlayan vizite kuyruğunda tek hekimin kapısında on kişi, bekleme salonunda da elli kişi sıradaydı. Bu durum hastaya eziyet de hekime ödül mü? Her iki taraf da mağdur değil mi?
 
Hastayı da hekimi de “can keleş” yapan bu izdiham, her iki tarafı da bitirir. “Bu tıkanıklık nasıl normal seyrine çekilir?” diye konuşacaklarına mağduru silahlandırmak gibi akıl ve izan dışı şeyler konuşuluyor.
Müşterinin tartakladığı kasiyerin karakolluk olduğunda “İstifa ediyorum, gelin siz yapın” demesi mesele olmuyor ama aynı durum bir acil servis çalışanına yapıldığında ortalık ayağa kalkıyor? Şiddetin aktörleri değiştiğinde öznesi insanlıktan mı çıkıyor? Sonuçları farklı mı?
 
Şiddet “Yeter artık…” demenin sözlü ifadeyi aşmasıdır. Geniş açıdan bakarsak mesela intihar olaylarında hangi meslek grubu daha risk taşıyor? İntihar da kişinin kendisine şiddet uygulaması ve “Yeter artık…” demenin başka bir yoludur.
Bazı uzmanlar sağlıktaki dönüşüm programının sonucunda toplumdaki beklentinin yükseldiğini ve hekim hastanın taleplerine doğru karşılığı vermediğinde hastanın orantısız tepki vermeye başladığını söylüyor.
 
Sağlıktaki dönüşüm programı hekimin kapısındaki yığılmayı taşıyamadığında diğer iyileştirmeler ne işe yarar? Hastaya ayrılan zamanda aynı titizlikte davranılmadığında bu bazı insanları şiddete daha yatkın hâle getirir. Peki, hekime ayrılan zaman ne oldu?
 
Hangi meslek grubunun ne kadar şiddete maruz kaldığını rakamlara dökersek çok şaşırtıcı sonuçlar çıkar. Asıl tehlike, şiddet olaylarının tekrarlandığı toplumun belli bir süre sonra “şiddete” alışarak olayların sıradanlaşması ve hayatın normal bir parçası hâline gelmesidir.
 
Ev yanarken bahçe duvarlarını boyamanın anlamı yok. Aşırı politize olmak, her gün Millet İttifakı’nın adayı kim olacak diye tartışmak, ekranları ve koltukları işgal etmek bir anlam taşımaz. Şiddet artık sınır tanımıyor, her kesimde bizi hırpalıyor.
İnsanın hazmetme kapasitesi çok yüksek diyen psikolog Philip Zimbardo önce “Vay be, hadi canım sen de...” diye itiraz ederler, olaylar devam eder bu defa sükut eder, aldırış etmezler (bana bulaşmayan yılan hikâyesi). Sonra “falan haklıydı muhatabı haksızdı” derler. Ve nihayetinde “Bir beyzbol sopası da arabaya ben koyayım…” derler, böylece şiddetin parçası olurlar.
Hekime ve hakeme saygıyı kaybettiğimizde işimiz hâkime kaldı demektir…
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.