Cefası bize, sefası başkalarına!..

A -
A +

Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye hakkındaki ilerleme raporu, beklentilerimizi karşılamaktan uzak kaldı. Ama ümitleri de büsbütün söndürmedi. Aralık ayındaki Kopenhag Zirvesine kadar kapıları açık bıraktı. Bir ümit daha... nasıl olsa ümit fakirin ekmeği. Kısmette varsa gelir! Türkiye'nin gelecek elli yılını şekillendirmesi beklenen Avrupa Birliği macerası, kırk küsur yıldır karınca adımlarıyla ilerlerken, son derece kritik bir dönemde gösterilmesi gereken gayretler de son derece sönük ve dar kapsamlı, sadece belirli resmi daire ve gönüllü kuruluşların omuzuna yıkılmış durumda. Siyasi partiler seçim derdinde. Birçoğu barajın altında kalacak olmanın telaşı içinde ve şaşkın, ne yapacağını pek de bilemez halde. Bu seçim de öncekilerden çok farklı. Kampanyalar son derece sönük geçiyor. En şatafatlı mitingler, sürpriz partinin, yani Genç Parti'nin konserli, şarkılı-türkülü mitingleri... Partilerin seçim bildirgeleri derme-çatma. Çoğu birbirine benzer ve adeta takdim, tehirli kopya metinler. Hepsi farklı olduğunu söylüyor ama pek de farklı olanı yok gibi. Ülkenin en önemli iç ve dış meseleleri hep kaçamak ifadelerle geçiştiriliyor. Genel tartışma konusu da batık bankalarla sınırlı; "Sen batırdın... Hayır sen batırdın!" şeklindeki monolog. Ve korku senaryoları üzerine bina edilmiş alttan alta tehdit kokan propaganda: Falanca parti gelirse rejim tahlikeye girer! Falancaya oy verirseniz öcüler gelir ha! Yani traji komik bir hikâye. Vatandaşın geçim derdine çare olması gereken seçimler, partilerin ve siyasi liderlerin beceriksizliği yüzünden bir istikrarsızlık ve belirsizlik süreci haline dönüştürüldü. Seçimlere sadece üç hafta kalmışken, hâlâ daha sandığı engelleme çabaları bunun cabası. Yalnızca bu ayıp siyasi sistemimiz için yeter de artar bile! İşte bütün bunlar bizi güçsüz düşürüyor ve halsiz bırakıyor. Ondan sonra da bakın neler oluyor?!.. "ABD hançer gibi giriyor..." Sabahta dün, Necati Doğru, doğru yazmış; "Çok zayıf, bitkin, yorgun, bitik, çaresiz yakalandık. ABD, Ortadoğu coğrafyasında köklü üç halk olan Türkler, Araplar ve Kürtlerin arasına hançer gibi giriyor. Türkler, Araplar, Kürtler bu coğrafyada ortak tarih ve hatıralara bağlı kalarak kardeşçe, birlikte yaşadılar. Kardeşliği ilk İngilizler bitirdi. Üç halkın arasına İngilizler, ustura gibi girmişlerdi. Şimdi ABD, hançer oldu. Ustura yarasını yeniden kanatıyor, kanırtıyor, derinleştiriyor... Arap, Türk'e düşman... Türk Kürt'e düşman... Kürt, Yahudi'ye kukla, fakat hem Araplar'a hem Türkler'e düşman ediliyor. Yahudi zaten Arap'a düşmandı. Kudüs'ü Yahudi başkenti yapıyor, düşmanlık iyice alevleniyor..." Evet gerçekten Ortadoğu'ya müthiş düşmanlık tohumları ekiliyor. Amerika, Ortadoğu petrolünü ucuza mal edip sefasını sürmek için kol bükerek, BM'yi tehdit ederek ve baskı altına alarak, bildiğini okuyor. Türkiye'nin çektiği ve daha fazla çekeceği cefayı hiç mi hiç hesaba katmıyor. Niye katsın ki?! Önemli olan Amerikan menfaatleri değil mi? Acaba, evdeki hesap çarşıya uyacak mı? ABD, Irak'ta da bir Karzai bulabilecek mi? Çok zor. Zira Irak, Afganistan'dan çok farklı. Irak'ı uzun süre işgal etmek Amerika'ya çok pahalıya mal olacak. Arap milliyetçiliğinin azdırılmasıyla, ABD'nin uğrayacağı kayıplar yüksek olacak. Bağdat'a bir Amerikan generalini vali yapma senaryosunun ne kadar gerçekçi olduğunu zaman gösterecek. Bizim korktuğumuz şey ise şu; ABD'nin her zamanki gibi riskin büyüğünü müttefiklerine yıkması... Yani cefa ve sefa paylaşması!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.