Sayın Büyükelçi, Başkanınızın sözü yeterli değil! Çünkü..

A -
A +

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, ilginç bir kişi. Özellikle son zamanlarda, bir sefirin misyonunu hayli aşan çıkışlarda bulunarak sık sık dikkatlerin üzerinde toplamasına yol açıyor... Önceki gün Pearson yine benzer bir durum sergiledi, dedi ki; "Ekonomik yardım paketi icab ederse biraz daha esnetilebilir ama, Başkanın verdiği sözün sizin için yeterli olması gerekir..." Hayır Sayın Büyükelçi! Bir kere, mesele sadece parada düğümleniyormuş gibi bir üslupla konuya yaklaşmanız doğru değil. Herkes gayet iyi biliyor ki, Türkiye ekonomik konulardan ziyade kendi güvenliğini ve stratejik menfaatlerini ön planda tutuyor. Yani sizin de yaptığınız şeyin benzeri... Yoksa birkaç milyar dolar eksik olmuş, fazla olmuş bu diğerleri kadar önemli değil. Önemli olan, Türkiye'nin savaş sebebi saydığı, Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmaması ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve de savaş sonrasında Irak'ta kurulacak statünün ne olacağının iyice tesbit edilmesi ve yazılı belgeye bağlanması. Bunun altını iyice çizelim... İkinci olarak, Başkanınızın söz vermesi yeterli değil çünkü, yakın siyasi tarihimiz, Amerikan-İngiliz ekseninin verdiği sözleri tutmamasının zararını, çok ama pek çok çekmiştir! İsterseniz yakın tarihte küçük bir gezintiye çıkalım; ne dersiniz? Mesela en yakın bir geçmişe, şöyle 10-12 yıl geriye, Körfez savaşı sıralarına gidelim... O dönemde, Başkanınız olan Baba Bush, kendisine en büyük desteği veren "startejik müttefik"i Türkiye'ye verdiği sözleri ne kadar tuttu acaba? Peki Baba Bush'un tutmadığı sözlerini, Oğul Bush'un tutacağına dair garantimiz ne olacak acaba?!... Bu tarihi geziden pek hoşlanmadınız galiba... Ama başladık bir kere, devam edelim; Şöyle 20-22 yıl geriye, 1980'lere bir göz atalım. Mesela, vatandaşınız olan dönemin NATO Başkomutanı General Bernard Rogers'ın, hem de "ASKER SÖZÜ"ne bir bakalım. Arkasında "asker sözü" bulunan "Rogers Planı"na göre, Türkiye Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönmesini veto etmeyecek, buna karşılık Yunanistan da, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine karşı çıkmayacaktı... Türkiye, verdiği sözü, her zamanki gibi tuttu. Ama sizin tarafta, bu "asker sözü" ne kadar tutuldu acaba Sayın Büyükelçi? Çok fazla uzatmadan, bir de ayrılmaz müttfikiniz İngilizlerin ne kadar sözlerine sadık olduklarını görebilmek için, 82-84 yıl öncesine, Mondros Mütarekesi yıllarına uzanalım; İngiliz Donanma Komutanı Amiral Calthorpe, Mondros Mütarekesinin ünlü 7. maddesini, (Müttefik devletlerin kendi emniyetleri için gerekli gördükleri yerleri işgal etmesine zemin hazırlayan hüküm) İstanbul ve İzmir için işletmeyeceğine dair "NAMUS SÖZÜ" vermişti. Fakat ne acıdır ki, hemen akabinde de İstanbul işgal edilmişti! Anlaşmaya Osmanlı Devleti adına imza koyan Bahriye Nazırı Rauf Orbay, İngiliz Amiral'e "Hani Namus sözü vermiştin?!" diye çıkıştığında, muhatabı gayet pişkince şöyle karşılık vermişti: "Ülkemin menfaatleri benim namusumdan önce gelir!..." İşte Sayın Pearson, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hafızasında ter-ü taze vaziyette duran bu sözler ve bunlar gibi daha niceleri yüzünden, sizin Başkanınızın sözü bizim için yeterli değildir ve olamaz!... Siz elli sene önceki vergi muafiyeti anlaşmasını bugüne uyarlamak istediğinize göre, biz de yakın tarihi gözönüne alalım Sayın Büyükelçi. Yazılı garanti talebiyle, çok şey mi istiyoruz acaba?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.