Kaynak arayışına çomak...

A -
A +

Türkiye'nin, ekonomik sıkıntıları aşmak için sürdürdüğü kaynak arayışı ile ilgili olarak hemen her gün bir şeyler söyleniyor, yazılıp çiziliyor. Bu hükümetin işbaşına geldiği günden beri, önemli bir kaynak olarak, orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışından elde edilecek 25 milyar Dolar civarındaki bir gelir üzerinde duruluyor... Bakanlar Kurulu'nun dünkü toplantısında da bu konu yine gündemde idi. Bilindiği gibi bu iş için, anayasanın ilgili hükmü de Meclis tarafından değiştirildi. Ancak Cumhurbaşkanı mutad üzere bu değişikliği de onaylamayarak parlamentoya geri gönderdi. Sezer'in veto ettiği değişiklik kanunu 366 oyla kabul edilmişti. Bir tek oy için Cumhurbaşkanının referanduma gitme imkanı da vardı. Neyse ki, bu yola başvurmadı. Yoksa Türkiye'de durduk yerde başka mesleleler çıkacaktı. Veto, işi geciktirecek de olsa, referanduma göre ehveni şer sayılır! Türkiye'nin kaynak arayışına öteden beri hep takoz koyan mihraklar var ne yazık ki... Hatırlayalım, 1980 li yılların başında rahmetli Özal, kaynak sıkıntısını gidermek için özelleştirme konusunu ortaya attığında, o bildik muhalif çevreler derhal kılıcı sıyırıp karşı atağa geçtiler. Ve görüldüğü gibi Türkiye özelleştirme işinde sınıfta kaldı. Bizden çok sonra işe başlayan eski doğu bloku üyeleri özelleştirmeyi ve diğer reformları tamamlayıp beşer-onar AB üyesi de oldular! Mesela zamanında özelleştirilebilseydi en az 20 milyar dolar kaynak getirecek olan Telekom, şimdilerde 2 milyar dolara bile satılamıyor... Anayasa Mahkemesi yoluyla özelleştirmenin önüne en büyük engelleri koyanlardan biri olan Mümtaz Soysal geçenlerde yine bir televizyon kanalında ahkam kesiyordu; "Bu ülkeyi parça parça satacaklar!.." Soysal ve onun kafasındakiler hâlâ daha Türkiye'nin menfaatlerini koruduklarını sansınlar, ülkenin kaynakları hep borç ve faiz sarmalına gidiyor. Acaba tefecilere, rantçılara çanak tutmak, onların önünü açmak ne kadar milliciliktir? Geçelim... Bu kafa ile Türkiye'ye çok şey kaybettirildi. Hiç olmazsa bundan sonra kararlı davranıp kaynakların erimesinin önüne geçmeliyiz. Orman olmaktan çıkmış araziler hakkında da benzer engellemeler için kılıçlar bileniyor. Dünkü haberlerde Göcek'te bulunan çevreci kuruluşların eylem hazırlığı içinde oldukları bildiriliyordu. Bunlara göre bölgenin rantı yenilmek isteniyormuş. Gerisi bahaneymiş! 1990'lı yıllarda İzmir Aliağa'da yaptırılacak bir termik santral, başını Kemal Anadol isimli militan solcu-politikacının çektiği çevreci kuruluşlar tarafından engellenmişti. Böylece bir milyar dolarlık kredisi de sağlanmış olan yatırım yapılamadı. Türkiye'nin enerji sıkıntısına bir nebze yararı olacak tesisten mahrum kalındı. Çevreci kuruluşların doğru ve akılcı, saptırılmamış ve birilerinin hedefleri istikametinde güdümlü olmayan eylemlerine hep beraber destek verelim. Zira çevre sadece bizim değil gelecek nesillerin de içinde hayat süreceği bir ortam. Ama çevrecilik adı altında esasen işgalcilerin, haksız kazanç sağlayanların ve de gerçekten çevreye zarar verenlerin ekmeğine yağ sürülüyorsa ona kimse çanak tutmamalıdır. Bahse konu orman arazileri hakkında bu hükümetin yapması gereken önemli bir şey var; BU VASIFTAKİ ÖNEMLİ YERLERİN HAVA DAN FİLM VE FOTOĞRAFLARI ÇEKİLİP BÜTÜN VATANDAŞLARA GÖSTERİLMEK ÜZERE TELEVİZYON VE HER TÜRLÜ MULTİVİZYON İMKANLARI İLE YAYINLANMALIDIR. Herkes görsün ki, bu araziler gerçekten orman mı, yoksa arazi mafyası ve gecekonducular tarafından haksız yere işgal edilmiş rant yerleri mi? Yani gürültü patırtıya papuç bırakılmadan, gerçek rantçıların, işgalcilerin maskesi düşürülmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.