"En çirkin senaryo!.."

A -
A +

Ne kadar acıklı bir durum!.. Türk siyasetini krizlerin, gerginliklerin, tereddütlerin, şüphelerin, komploların ve daha bilmem nelerin gölgelemediği bir gün göremeyecek miyiz? Sistemin adına demokrasi deyip, sonra da örselemek için her fırsatı değerlendiren, fırsat olmasa bile bir bahane uyduranlar, acaba bu çifte standart ve ikiyüzlülüklerini daha ne kadar devam ettirebilecekler?! Son altı-yedi yılını hep kriz ve gerginliklerle yatıp kalkarak geçiren Türkiye, bunlardan dolayı fakirleşip güçsüzleşirken, tuzu kuru malum çevreler, tam aksine büyük rant devşirdiler. Halkın sıkıntılarını düşünmek gibi bir derdi olmayan bu çevreler, şartlar ne olursa olsun kendi ballı börekli düzenlerinin devamını sağlamak için bodoslama gidiyorlar. Ne siyasette ne ekonomide ne de toplumsal hayatta hiçbir etik değeri dikkate almıyorlar. Her yolu deneyerek suyu bulandırmaya ve bulanık suda balık avlamaya kilitlenmiş durumdalar!.. Son günlerde bu defa İngiliz düşünce kuruluşu IISS'ın malum raporunu ( Özeti; AKP iktidarı radikalleşirse TSK ihtilal yapıp kendisini devirebilir...) dillerine dolayarak, yeni bir "germe-gerdirme"ye oynayanlar az değil. Nitekim, Başbakan Tayyip Erdoğan da, dün Antalya'da, demokrasi dışı fikirleri kafasından atamamış yorum sahiplerinin Türkiye'de eksik olmadığını, dış dünyadan Türkiye'ye pompalanan haberlerle demokrasinin zaaf içinde gösterilmeye çalışıldığını belirterek, bunlara dair net mesajlar verdi. Başbakan'ın sözlerinden birkaç cümleyi buraya aktararak altını çizmeyi gerekli görüyorum; "Dünya kamuoyunun gözleri bütün dikkati ile üzerimizdeyken, demokrasimizi tartışmalı kılmaya, milletin meşru hükümetini haksız yollarla karalamaya ve Türkiye'yi küçük düşürmeye çalışanlar bilsin ki, ima ettikleri oyun oynandı ve bu filmi daha önce gördük. 3 Kasım günü o filme millet en çirkin senaryo ve en kötü oyuncu Oskarlarını layık gördü. Türkiye'nin artık böyle çağdışı tartışmalara ayıracak vakti ve enerjisi yok... Tam demokrasi için, milletimizin itibarını yükseltmek için, evrensel insan hak ve hürriyetlerin halkımızdan esirgenmemesi için hepimiz kalplerimizi, umutlarımızı ve enerjimizi birleştirmeliyiz. Hepimiz tasfiye edilen eski siyaset anlayışının niçin tasfiye edildiğini, insani zaafların nasıl kullanıldığını ve bu siyaset değirmeninin kimleri öğüttüğünü iyi bilmek zorundayız..." Gerçekten bu sözlerle ülkemizin dünü ve bugünü çok açık bir şekilde ortaya konulmuş oluyor. BugünTürkiye, (AB ile bütünleşmiş ve gelişmiş bir ülke olmakla üçüncü dünyalı olarak kalmak) arasında, daha fazla vakit geçirmeden bir tercih yapma durumunda bulunduğuna göre, meselenin netlik kazanması artık kaçınılmazdır. Erdoğan; "Türkiye, demokrasi konusunda bir daha asla vakit geçirmeyecektir. Karar Türkiye'nin kararıdır. Demokrasi işleyecek ve herkes bu demokrasi kültürünü içine sindirecektir..." diyor. Ve"Hiç kimse kargaşa çıkarmaya, gerginlik oluşturmaya, dumanlı hava üretmeye ve bu suretle Türkiye'yi yolundan çevirmeye yeltenmesin!.." diye ikazda bulunuyor. Bakalım, ülkenin Avrupa ile bütünleşme sağlama yolunda yeniden ivme kazandığı bu dönemde, Erdoğan'ın söyledikleri nasıl bir yankı bulacak? Demokrasimizin evrensel standartları yakalaması için herkes üstüne düşeni yerine getirecek mi, yoksa yine o bildik "Türkiye'ye özgü şartlar" şarkısını mı okuyacak? Başbakan'ın, "Türkiye'nin çağdaş bir devlet ve çağdaş bir toplum olma ideali temelinde yürümesi ve yönelmesi dışındaki seçenekleri akıllarından bile geçirenler, çocuklarımızın geleceğine karşı suç işlemektedirler" sözünün, çağdaşlığı diline pelesenk eden, ama menfaatlerini de hep çağdışı yöntemlerle garantiye almaya çalışanlar tarafından nasıl anlaşılacağını ve karşılanacağını doğrusu merak ediyorum. Siz merak etmiyor musunuz yoksa?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.