Askerlik süresine dair

A -
A +

Ordu-millet olgusu muvacehesinde, askerlik meselesi, her zaman halkımızı hem bütün olarak hem de tek tek fertler olarak çok yakından ilgilendirir olmuştur. Vatani görev yanında, hem insanı hayatın zorluklarına karşı pişiren bir eğitim süreci, hem de sarsılmaz dostluk ve arkadaşlıkların tesis edildiği müstesna bir kardeşlik ortamı olarak, hemen herkeste belki de hayat boyu süren izler bırakır askerlik... Türk erkeklerinin hatıralarında "askerlik" ile ilgili kısım aslan payını teşkil eder dersek, herhalde fazla abartmış sayılmayız. Diğer taraftan, aklı ve sağlığı yerinde olan her Türk erkeğinin mükellef olduğu askerliğin süresi de, sosyal hayatımızın ihtiyaçları ve zaruretleri çerçevesinde hep önem arzetmiştir. İş hayatı, aile hayatı vs. askerlik dikkate alınmadan düzenlenemez! Dedelerimizin askerlik süresi dört sene idi. Daha sonra bu üç seneye indi. Babalarımız genellikle iki sene askerlik yaptı. Bu süre de, bilahare 20 aya, 18 aya ve nihayet 15 Temmuz 2003 itibariyle 15 aya indi. Benim gibi askerliğini yedek subay olarak 16 ayda tamamlayanlar, yeni dönemde 12 ay askerlik yapacaklara karşı, (vatana dört ay daha fazla hizmet vermiş olmakla) övünebilirler! Bu işin şaka yönü tabii. Vatana hizmetin yolları çok ve de çeşitli. Askerlik bunlardan bir tanesi... Değişen dünya şartları, güvenlik kavramına yüklenen yeni ve farklı anlamlar, tehdit algılamasındaki gelişmeler ve sürekli eklenen çeşitli yaklaşımlar, güvenliğin ağırlık merkezini teşkil eden orduları da köklü değişimlere sevketmiştir. Bu değişim nicelik yönünden orduların büyüklüğü, hem de nitelik bakımından harp silah ve teknolojisinin yenilenmesi ve geliştirilmesi ile ilgili olmuştur... Güç dengesinin önemli aktörleri olan büyük devletler, gelişen harp teknolojisine paralel olarak, büyük ve hantal ordular yerine, ateş gücü yüksek, manevra kabiliyeti fazla, daha küçük hacimli çevik ordu yapılanmasını büyük ölçüde tamamlamıştır. Mesela ABD'nin, İkinci Dünya Harbi sırasında 12.5 milyon olan asker sayısı, bugün bütün yedekleri ile birlikte 2.5 milyonun altındadır. Sovyetler Birliği'nin kara ordusu, yıkılışından az öncesine kadar, verilen rakamlar doğruysa 5.6 milyondu. Ancak Doğu Avrupa ülkelerinde görevli olan bu askerlerin daha sonra Rusya'ya döndüğünde barınacak yer bulmaları problem olmuştu! Mısır, 1952 yılından beri bir milyonluk ordu besliyor. Ama gelin görün ki, son mevcudu 163 bin olan İsrail ordusu ile beş defa savaştığı halde, hatırı sayılır bir başarı sağlayamadı. İşte bu durum; yüksek ateş gücüne ve sofistike harp vasıtalarına sahip olmanın ehemmiyetini ortaya koyuyor. Diğer taraftan, küreselleşmenin doğurduğu yeni dengeler ve tehditler, ülke güvenliğinin yurt içinde ve sınır boylarında sağlanmasından ziyade, sınırların çok daha ötesinde ve uzağında teminini zarurî kılmaktadır. Açık denizlerde ve okyanuslarda caydırıcı rol oynayacak donanma gücüne sahipseniz, uzak mesafelere kısa zamanda kara gücünü nakledecek imkân ve kabiliyetiniz varsa, bölgesel veya küresel güç olma iddianız olabilir... Yazıyı uzatmamak için, izahatı burada kesip sonucu iki cümleye indirelim. Türk ordusu profesyonelleşme istikametinde yoluna devam etmektedir. Süre uygulaması da bu çerçevede önemli bir adımdır ve devamı tabii ki gelecektir. Zira milyon dolarlık harp silah ve vasıtalarını kullanacak askeri, "profesyonel ordu" anlayış ve yapılanmasıyla yetiştirmek mümkündür. Son kararın özü budur. Ülkemize hayırlı olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.