Buda heykelleri ve Filistinli kadınlar...

A -
A +

İsrail'in çoktan beri bir şekilde bertaraf etmek istediği, Bazen "hedef", bazen "düşman" ilan ettiği, ama çok sayıda teşebbüse rağmen etkisiz hale getiremediği ve son olarak ABD ile işbirliği içerisinde kendisi için sürgün planı yaptığı Yaser Arafat, iki gündür bir kısım Türk Medyasında boy gösteriyor. Milliyet ve Radikal gazeteleri ile CNN Türk televizyonunda, kendisi ile ilgili haber ve röportajlar yayınlandı. Amerika ve İngiltere'nin İslam dünyasının öfkesini dizginlemek için, (Bakın işte Filistin'e de barış gelecek...) kabilinden devreye soktuğu "Barış için yol haritası" sürecine karşılık olarak, Arafat'ın bertaraf edilmesi, yani Filistin Halkının seçtiği ve Filistin davası ile neredeyse ayrılmaz bir bütün teşkil eden bu ismin çizilerek, yerine İsrail'in istediği Mahmut Abbas (Namı diğer Ebu Mazen)'in oturtulması metazori usullerle sağlandı! Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Sadece İsrail'i kayıran ve Filistin halkını tam bir teslimiyete zorlayan tek yanlı absürd barış planının veya yol haritasının tutması mümkün değildi. Nitekim plan daha doğmadan öldü... ABD ve İsrail'in Filistin direnişinin kırılması için anahtar olarak gördüğü Mahmut Abbas'ın etkili olamayacağı da anlaşılmış oldu. Ancak İsrail ısrarla barışın önündeki engel olarak Arafat'ı gösteriyor. Ve ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmak istiyor. Buna karşılık Arafat da direniyor, bahsedilen röportajlarda da tekrarladığı gibi, "Dimdik ayakta" olduğunu, çünkü kendisini Filistin halkının seçtiğini söylüyor. Gerçekten Arafat'ın ölüsü de, dirisi de, Filistin meselesi için çok şey ifade ediyor. Halihazırdaki siyaseten kuşatılmışlık, İsrail'in istediği seviyede bir izolasyonu sağlayamadı. Dünya kamuoyu ve, uluslararası kuruluşlar, devlet ve hükümet yetkilileri yine kendisi ile bir biçimde temas halinde. Arafat Türk medyasına verdiği beyanatta, kendisinin barışı engellemediğini, ama İsrail'in barışı dinamitlemek için her şeyi yaptığını vurguluyor. Oslo sürecinin baltalamasından tutun da, Şaron'un binlerce polisle birlikte Ömer Camiine girme teşebbüsü ile alevlendirdiği ve yüzlerce Filistinlinin hayatını kaybettiği Cenin katliamı ile sonlanan provokasyon zincirinin her halkasında, barış sürecini engelleme ve Filistin devletini geciktirme stratejisi var... Ancak Arafat'ın esas şikayeti gerçekleri dünya kamuoyuna duyuramaması, İsrail ve yandaşlarının para gücü ile medyaya uyguladığı sansür... Yaşlı lider Türk gazetecilere titreyen elleriyle bazı fotoğraflar gösteriyor. İsrail'in Doğuş Kilisesi'ne düzenlediği harekatta zarar gören heykeller, İbrahim Camii'nde namaz kılmak isteyen Filistinlilerin engellenmesi vs. Şunu haykırıyor Arafat; "Taliban yönetimi Afganistan'da Buda heykellerini dinamitle patlattığında dünyayı nasıl ayağa kaldırmışlardı? Ama İsrail'in hasar verdiği 'Meryem Ana Heykeli'nin resmi dünya basınında niçin yer almadı? Çünkü para gücü ile bunu önlediler!.." Eh Batı basını öyledir. İşine geleni görür. Buzullar arasına sıkışan bir balinanın kurtarılması onlara göre çok önemli bir iştir. Fakat beri tarafta İsrail'in kontrol noktalarında doğum yapan Filistinli kadınların ve çocuklarının kan kaybından ölmesi o kadar da önemli değildir. Hele suçlanan taraf İsrail ise... Birleşmiş Milletler katliamı incelemek için Cenin Kampına girebildi mi?!.. Neyse Batıya göre böyle meseleler hiç de mühim değildir. Hem hatırlayınız, Körfez Savaşının sembolü ne idi? Unuttunuz mu yoksa, petrol bataklığında çırpınan o karabatağı? Bombardımanda 150 bin sivil Iraklı ölmüş kimin neyine... Siz petrolün daha önemli olduğunu bilmiyor olamazsınız. Bağdat'ta her yer talan edilirken, Petrol Bakanlığına bir fiske gelmemesinin başka türlü izahı var mı? Balinalar da, karabataklar da, Filistinli kadınların, Iraklı sivillerin hayatından daha önemlidir Batı'nın nazarında. İşin özü bu, gerisi teferruat.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.