Irak'ta inisiyatif almak...

A -
A +

Türkiye Irak'a asker gönderme konusunda bir "devlet kararı" oluşturmaya çalışıyor. Dün bu maksatla iki önemli toplantıda konu müzakere edildi. Önce Çankaya Köşkü'nde Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanının katıldığı toplantıda, Cumhurbaşkanının asker gönderme konusundaki çekincelerini ortadan kaldırma yolları arandı. Zira Cumhurbaşkanı başından beri asker gönderilmesi için uluslararası meşruiyyeti vazgeçilmez şart olarak görüyor. 1 Mart'taki tezkerenin Meclis'ten geçmemesinde Sezer'in bu şartı ileri sürmesinin büyük etkisi olmuştu... Ancak şimdi Irak'ta durum tamamen değişti. Hatta sadece Irak'ta değil, Ortadoğuda şartlar büsbütün değişti. Artık 1 Mart öncesine dönülmesi hayal!.. Durum böyle olunca uluslararası meşruiyyet kavramının muhtevası da değişti... Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ABD ve İngiltere'yi Irak'ta "işgalci güç" olarak kabul etmesi, yepyeni bir süreci kağıt üstünde de olsa başlatmış oldu. Uluslararası hukuka göre "işgalci güç", işgal altında tuttuğu yerlerde güvenlik ve asayişi sağlamaktan sorumludur. Diğer taraftan fiili olarak da Irak'ta her şeyi yönlendiren Amerika değil mi? Ya da şöyle soralım; Irak halkının ülke yönetiminde fiili bir etkinliği var mı? Bu sorulardan yanlış anlam çıkarılarak ABD'nin Irak işgalinin meşrulaştığı sonucuna varmayalım... Bu işgal başından beri uluslararası hukuka da, insan haklarına da, medeniyet anlayışına da aykırıdır. Bunda herhangi bir tereddüt yok. Yani "Irak'a demokrasi götürüyoruz..." yalanının tutmadığını Amerika da kabul ediyor ve düştüğü bataklıktan çıkış yolu arıyor. Bunun için meselâ, şimdiye kadar bir türlü sağlayamadığı gıda ve sosyal yardım işlerinin Birleşmiş Milletlerin sorumluluğuna verilmesi için bir karar çıkartmaya çalışıyor. Güvenlik konusunda inisiyatifi elden kaçırmamak için, bu konuyu BM dışında sözümona bir uluslararası koalisyonla halletmeye niyetli. Ancak bunun tutması çok zor. Çünkü Irak'ta direniş her geçen gün büyürken ABD askerlerinin konsantrasyon ve morali de çöküyor. Askerler tam bir paranoya içinde... Sık sık rastgele etrafa ateş açarak masum insanları öldürüyorlar ve tabii Iraklıların öfkesini de büyütüyorlar. Son olarak böyle bir rastgele ateş sonucu bir ailenin dört ferdini arabanın içinde öldürüp birini de yaraladılar. Sizce bu askerler asayişi sağlayabilir mi? Kesinlikle hayır. ABD işte bunun için yeni arayışlar içinde. Şu tesbiti yapalım; ABD, öyle başlarda hava attığı gibi 25 yıl filan Ortadoğuda kalamaz. Dünya dengeleri çok ama çok değişecek ve 2015 yılında bambaşka bir dünya olacak... İşte bu yeni dünyanın oluşumunda Türkiye'nin birinci sınıf aktör olabilmesi için öncelikle bölgesinde ve en başında da komşusu Irak'ta inisiyatif alması gerekir. Son zamanlarda Hükümet ve Genelkurmay'ın bakış açısı böyle bir temayülü yansıtıyor. Türkiye risk hesaplamasını ve görev tanımını doğru yaparak yangın yerine dönen komşu ülkede, üstüne düşen görevi ifa etmelidir. Bu önemli rol, elbetteki sıfır riskle oynanamaz... Onun için "Mehmetçik cenazeleri gelirse bunun hesabını kim verecek?" türündeki itirazlar sathidir. Askerin görevi ülkenin savunmasını ve stratejik menfaatlerini korumak değil midir? Böyle bir görevin mahiyeti belli değil midir? Nitekim bu konuda Org. Yaşar Büyükanıt da önemli bir açılım yaptı; "Tehlike olmayan yere asker niye gönderilsin ki?.." Evet, Türkiye vakit geçirmeden Irak'ta inisiyatif almalıdır. Ama yalnızca askerî olarak değil! Hem askerî hem de siyasî ve sosyal alanlarda etkin rol oynayacak bir statüde komşu ülkenin bozulan düzeninin kurulmasında görev üstlenmelidir. Bırakalım ne halleri varsa görsünler dersek, bu tam manasıyla bir pasif politika olur ki, şimdiye kadar bu anlayış bize çok şey kaybettirdi. Polonya'nın bile aktif politika yaptığı bir ortamda, Türkiye pasif rolü kabul eder mi, edebilir mi? NOT: Kıymetli okuyucularım, yıllık izin çerçevesinde yazılarıma bir süre ara vereceğim, yeniden görüşmek dileğiyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.