İyi ve kötü haberler!..

A -
A +

Evvela iyi haberlerden bahsedelim; Avrupa Birliği Komisyonunun 5 Kasımda yayınlayacağı, Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun taslağı ortaya çıkmış bulunuyor. Gelen haberlere göre rapor müsbet yönde. Öyle ki, AB için ülkemizde gerçekleştirilen reformlar "devrim niteliğinde" diye tanımlanıyor. Bu rapor Türkiye için gerçekten çok önem arz ediyor. Kırk yıldır yapılamayan değişikliklerin bir yıl içerisinde gerçekleştirildiği ifade edilen raporda, konu ile ilgili olarak hükümetin kararlılığından da övgü ile söz ediliyor... Türkiye'nin giderek insan haklarına saygı ve demokrasi konusunda büyük ilerleme kaydettiğini de ihtiva eden rapora göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karalarının Türk Yargı Sistemine entegre oldu, düşünce özgürlüğünün önündeki engeller teker teker kaldırılıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün başkanlık ettiği "AB İzleme Grubu"nun kurulmasının memnuniyet verici olduğunu da dile getiren rapora göre, bütün bu adımlar Türkiye'yi AB'ye iyice yaklaştırdı... Bu arada rapor baştan aşağı dikensiz gül gibi değil. Türkiye'ye eleştiri getirilen noktalar da var. Mesela RTÜK, YÖK gibi kurumlarda asker kökenli temsilcilerin bulunması ve AB'nin kronik takip meselesi haline gelen DEP davası ile ilgili olarak Türkiye muaheze ediliyor. Ama geneli itibariyle son yıllarda benzerini göremediğimiz olumlu bir yaklaşım var. Diğer taraftan birkaç gün önce Alman Şansölyesi Schröder'in, "AB kapıları Türkiye'ye açık olacak. 2004 sonunda üyelik müzakereleri kesin olarak başlayacak..." şeklindeki beyanları, uzun yıllar boyunca üyeliğimizin önündeki en ciddi engel olan bir ülkenin müsbet manada biraz da şaşırtıcı nitelikteki tutum değişikliğidir. Bunların üstüne ekonomik alandaki olumlu havayı da kattığımızda, hele IMF Başkanı Köhler'in, "Türkiye'de program normalin de ötesinde mükemmel yürüyor..." mealindeki açıklamaları eklendiğinde, iyi haberlerin neredeyse bizi rehavete sokacak bir mertebede olduğunu söyleyebiliriz... Ama hep diyoruz ya, burası Türkiye, burada olumsuzluklar yaşanmazsa, yahut konuşulmazsa birileri rahat edemez. Onun için de kötü haberlerin ardı arkası kesilmez. Doğru olsun olmasın bazılarının gıdası haline gelen bu haberlerle halk tedirgin edilecek ki, kurulu düzenden beslenenlerin menfaatlerine gelebilecek kısıtlamalar engellenebilsin!... Onun için de mesela irtica haberlerinde eksilme olmamalıdır. Her gün bir devletlu bu konuda yüksek perdeden ikazda bulunmalıdır. Daha da olmazsa TÜSİAD gibi tuzu kuru dernekler bir rapor veya toplantı ile, YÖK tasarısının üniversite özerkliğini ortadan kaldıracağını, köktendinci kadrolaşmayı getireceğini filan söylemelidir. Buna karşılık kadroculuğun daniskasını yürüten mevcut YÖK düzenine asla toz kondurmamalı. Hatta YÖK Başkanı ve onun etrafındaki dar bir kadronun, TÜSİAD'ın da hassas olduğunu söylediği demokrasi anlayışıyla taban tabana zıt girişimlerine, yani meselenin parlamento zemininde çözülmesi yerine, askeri seçenek arayışına, hiç mi hiç ses çıkarmamalıdır. Böylece YÖK'ün meselesine TÜSİAD'ın YİK'i (Yüksek İstişare Konseyi) demokratik bir destek vermiş olur! Ama unutmayalım TÜSİAD'ın da ülke için hedef olarak gördüğü Avrupa Birliği'nin en önemli organlarından olan Komisyon, ilerleme raporunda YÖK'ün bugünkü halini tasvip etmiyor... Sanayici ve İşverenler derneğimiz bunu göz ve kulak ardı edemez herhalde! Evet, haftaya başlarken iyi ve kötü haberlerden kısa bir demet sunduk sizlere...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.