Bu kafa ile gerçekten zor!..

A -
A +

Türkiye'de toplumu aydınlatma iddiasıyla kalem oynatan bazı köşe yazarları, kişisel görüş ve düşüncelerini kayıtsız şartsız doğrular olarak okuyucularının önüne sürmekten çekinmiyorlar... Bunlar sadece kendi doğrularını referans aldıkları için; alternatif görüşleri, hatta evrensel kabul görmüş fikirleri ve doğruluğu hakkında tartışmaya ihtiyaç duyulmayan realiteleri bile, benimsemekten şiddetle kaçınıyorlar... Ve kendi doğruları dışında kalan her fikre şaşı bakıyorlar! Eeh, şaşı bakınca da; şeşi beşle, kazı kozla ve elmayı armutla karıştırmaktan kurtulamıyorlar. İri bir gazetenin yönetim kademesinde de görevi bulunan köşe yazarı, Van'ın Erciş ilçesinde, çok basit bir meseleden kaynaklanan kavga sonucu, yarım düzineden fazla insanın öldürülmesi ile ilgili hadiseyi güya analiz etmeye çalışırken; suçu, bula bula okullarda din dersi okutulmasına ve imam hatip liseleri ile Kur'an kurslarına yüklüyor... Yazar, olayı televizyon kamerasına anlatan mağdur çocuğun acısını ve çaresizliğini vurguladıktan sonra, bu vahim tabloyu değiştirmenin tek yolu olarak insanları "çağdaş eğitim"e tabi tutmak noktasına bağlıyor. Ve ilave ediyor; "Ancak, gelin görün ki, hükümet bu çağdaş eğitimi din eğitimi ile sulandırmaya çalışıyor... 21. yüzyılda kurtuluşun hâlâ daha, çağdaş eğitim yerine din eğitimi almış kişilerle olacağına inanıyor... Ve bu hükümet çağı ile müthiş çelişiyor!" Hoppala!.. Bir kere bu sayın yazarın görüşüne göre din eğitimi vermek kesin olarak çağdışılık. Yani gericilik. En hafif haliyle eğitimi sulandırmak!.. Dolayısıyla, dinî eğitim alan imam hatip lisesi mezunları yahut Kur'an kursunda okumuş olanlar asla çağdaş olamazlar!.. Şu fikirlere bakın da ibret alın! Meğer din dersleri ne kadar zararlı imiş(!) Bu sayın yazar, Türkiye'de dönem dönem din derslerinin tamamen yasaklandığını veya iyice azaltılıp daraltıldığını bilmiyor, yahut da şunu söylemek işine gelmiyor: (Din dersi almadan eğitilenler neden ülkeyi çağdaşlaştıramadı?) İnsanların cahil kalmış olmasının yanında, bölgede hakim olan yüzlerce yıllık gelenekler, anlayışlar, sosyolojik yapı, çevre şartları, ekonomik durum vs. bunların hiçbirisini dikkate almıyor. Bunu bir tarafa bırakın, "Bir kişiyi haksız yere katleden, bütün insanları öldürmüş gibidir..." hükmünü va'zederek, adam öldürmeyi en şiddetli şekilde yasaklayan dinin öğrenilmesini, çağdaşlaşmanın engeli olarak görüyor. Aslında yazarın maksadı belli... O, birilerini suçlamak istiyor. Bunun için gerekçe bulmak lazım. Ortada böyle çarpıcı bir olay da varsa, değerlendirmek neden olmasın! Uysa da uymasa da... Tıpkı aynı gazetenin "türban tehlikesi"ni anlatmak için Fransa'ya, gazeteci göndermesi gibi; Genel Yayın Yönetmeni'nin ifadesiyle "Fransızca'yı ve Fransa'nın laiklik anlayışını çok iyi bilen..." acar gazeteci-yazarın oradan derlediği bilgiler müthiş! "Türban yüzünden bir genç kız diri diri yakılmış gettolarda... Savcılar da bunun üzerini örtmüş." Salla gitsin, araştıran olmaz nasıl olsa! Gerçekte kızı yakanların sokak serserileri olması, olayın türban ya da başörtüsü yüzünden değil de, evlilik dışı ilişkiden kaynaklanmış olması o kadar önemli değil... Önemli olan; insanı diri diri yakmak gibi, sarsıcı bir olayı türban tehlikesine gerekçe yapabilmektir. Öyle değil mi? Yoksa bu haber ve yorumlar, objektif kriterlere, medya etiğine, kurumun yayın ilkelerine uygun olmuş olmamış o kadar önemli değil. Önemli olan konjonktüre göre hareket etmek. Sırası geldiğinde aslında dine ne kadar saygılı, hatta yönetmenin deyimiyle, "en saygılı" yayın organı olduklarını pekala söyleyebilirler. İsteyen inanır, isteyen inanmaz. Öyle değil mi? Yoksa siz de, bu kafa ile Türkiye'nin bir yere varması zor mu diyorsunuz?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.