Kışı köyde yaşamak...

A -
A +

Seneler sonrası köy şartlarında kış mevsimini idrak ediyorum... Eski bayramları özler gibi, eski kışları bayağı özlemişim! Her ne kadar, o günlerdeki gibi metrelerce kar yoksa da, bazı köy yollarını kapatacak derecede etrafı kaplamış. Bu satırları yazarken, pencereden bakıyorum; kar lapa lapa değil de, onun iki boy küçüğü ile yavaş yavaş, sessizce yağıyor... Aklıma birden bire Ahmet Rasim'in "Elham-ı Şita", (Kış şarkıları) isimli şiiri geldi.. Meteoroloji raporları nasıl verir bilmem ama; burada iklim saat başı değişiyor! Bir bakıyorsunuz kar yağıyor; derken güneş açmış... Hemen ardından yine gökyüzü kapanmış serpiştiriyor. Akşam üzeri; nedense havanın yüzü iyice asılıyor ve insanın içini titreten bir soğuk çöküyor. Hele akşamları, hele akşamları... soğuk o korkunç yüzünü iyece gösteriyor. Havanın yüzü ne kadar asık olursa, sizin de kulaklarınız ve elleriniz o derece kızarıyor! Karşı tepeler kefen giymiş gibi bembeyaz... Tepelerde boy atmış çam ağaçlarının durumu daha farklı; bazısı gelinlik giymiş gibi baştan aşağı beyaza bürünmüş. Bazısı da değirmenden yeni çıkmış adamlar gibi beyaz tozlar içinde... Karla olan samimiyet derecesine göre, onu üzerinde barındırıyor! Görünüşe bakılırsa kimse kimseden şikayetçi değil. Sırtta taşınan da, tayışan da halinden memnun. Geride bıraktığımız Çarşamba günü dedem (annemin babası) rahmetli oldu. Zaten o günkü yazımda da kayınvalidemin vefatını sizlere haber vermiştim. Cenaze ve defin işleriyle uğraşmaktan, perşembe günkü yazıyı da yazamadım. O sabah hayli şiddetli bir tipi vardı. Cenazeye katılacaklar fena halde üşüyecek derken, saat 'on'a doğru hava açtı ve yumuşadı. Dedemi defnettik... Nüfus kaydına göre 98 yaşında idi, huzurlu bir hayat sürmüştü ve konu-komşu, herkes kendisinden hoşnuttu. Nüfus kaydına göre yaşını söyledim. Çünkü anlatılanlara göre, kendisi aslında birkaç yaş daha büyükmüş!.. Allah rahmet eylesin... Eskisi kadar olmasa da, köylüler mevsim için hazırlıklı. Eskiden imkanlar daha kısıtlı idi. Şimdi her tarafa araba gidebiliyor. Ama bugünlerde gidebilmesi için greyder ve kepçenin yolunu bekliyor! Halbuki eskiden ağır hastaların sedyeye konulup omuzlarda 8-10 saat yol giderek hasataneye yetiştirilmeye çalışıldığını hatırlıyorum. Teknoloji ve imkanların gelişmesi iyi elbette, ama insanlar da buna paralel olarak güçsüzleşip tembelleşiyor! Yine de bazı şartlara göre hazırlıklılar. Buralarda açık havadaki musluklar donar ve tabii suyu akmaz... Rahat yürüyebilmek için lastik ayakkabı ve tabii pantolon paçalarını içine sokacak kadar uzun yün çoraplar giymeniz lazım. Eğer benim gibi "şehir" ayakkabısı giyerseniz, buzlu yollarda ve özellikle bayırlarda "Alp disiplini"nde değil ama, "sırtüstü stil"de kayak yarışında iddialı olabilirsiniz!.. Ve tabii ayakkabılarınızı sobaya yakın bulundurmazsanız odun gibi sertleşir! Elektrikler sık sık göz kırpar gibi gidip geliyor. Gecelerin önemli bir kısmını yine lamba ve 'lüks' ışığında geçirme durumu da oluyor. Ama kış köyümüzde yine de güzel.. Onun için ne Kıbrıs, ne Irak, ne seçimler. Biz kışa bakalım ve onu anlayalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.