Yalçın Özer için...

A -
A +

Merhum Yalçın Özer'in aramızdan ayrılmasının üzerinden iki tam sene geçti. Bu zaman zarfında, onun hatırası ile ilgili olarak pek çok şey söylendi, yazıldı. Tahmin edileceği gibi, herkes olumlu şeylerden bahsetti. Onun faziletli kişiliğinden hep söz edildi... Bir insanın ardından iyilikle anılması, elbette çok önemli! Özellikle, kadirbilirliğin çok cılız kaldığı basın aleminde, Yalçın Özer gibi, herkesin gönlünü ve takdirini kazanmış bir şahsiyet hakkında; her kesimde, emsallerine nazaran çok ama çok farklı, çoluk çocuğu için iftihar vesilesi olacak tarzda değerlendirmeler yapılması calibi dikkat bir hadise... Yalçın Bey'in kardeşi sevgili Metin Özer, kendisine ait haber sitesinde; (www.habervitrini.com) iki yıldan beri, ağabeyinin fotoğraflı logosu ile, onun son olarak kaleme aldığı 5 Ocak 2002 tarihli yazısını manşet sayfasında muhafaza ediyor... İşte kardeş vefası diye ben buna derim! Tam Yalçın Ağabeye layık bir sevgi ve muhabbet. Evet, Yalçın Özer, öbür dünyaya göçtü, ama sevgi ve hatırası aramızda yaşıyor, yaşayacak... Kendisi bu dünyada çok sıkıntılar çekti. Dileğimiz odur ki, öbür dünyadaki yeri güzel olsun ve kabrinde huzur içinde yatsın. Kabri Cennet bahçelerinden bir bahçe olsun! Yahya Kemal, yine ölümü anlattığı Sessiz Gemi adlı şiirinde şöyle der; "Birçok gidenlerin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden..." Evet, "Yemen Türküsü"nde de belirtildiği gibi, giden geri gelmiyor! Yemen Türküsünün söylendiği ve Yahya Kemal'in 'Sessiz Gemi'yi yazdığı devirlerden neredeyse bin beş yüz sene evvel, Arap âleminin en büyük hatiplerinden Kuss Bin Saide de, aynı şeyleri seslendiriyordu: Peygamber Efendimizin geleceğini müjdeleyen ve ona yetişenlerin, getireceği dine intisap etmelerini tavsiye eden meşhur hitabesinin girizgâhında, Kuss, evvela dikkat çekmek için dereden-tepeden söz eder... Karanlık geceleri, vadilerle dolu yeryüzünü, azgın dalgalı denizleri, burçlarla dolu semayı filan anlatır... Ama, dinleyenler tetiktedir! Bilirler ki, az sonra çok önemli şeyler söyleyecek... Derken, cereyana tutulmuş gibi, insanları iliklerine kadar titretip sarsan o muhteşem cümleler dökülür ağzından; "Ne oluyor bana?! Görüyorum ki, insanlar gidiyor, (ve bir daha) geri dönmüyor. Onlar orada kalmaya razı oldular da, (orayı beğendiler de) onun için mi kaldılar? Yoksa orada (unutulup) terk edildiler de, uyuya mı kaldılar?!" İşte, on beş asır ara ile, bir hitabe, bir türkü ve bir şiirin, "ölüm" denen gerçek üzerindeki muhteşem buluşması... Rahmetli Yalçın Özer bu konuda bir yazı yazıyor olsaydı, kim bilir daha neler ilave ederdi! Çünkü, kendisi hekimlik tahsili yapmıştı ama, fikir ve ruh âlemi ile ünsiyeti çok daha derindi... Hiç de düşkün olmadığı bu dünyayı genç yaşta terk edip, hakiki âleme gitti. Vefatının ikinci sene-i devriyesinde, dost gönüllü, derviş tabiatlı Yalçın Özer'e Allahü tealadan gani gani rahmet, geride kalan aile efradına, akrabalarına, arkadaşlarına ve sevenlerine de sabır niyaz ederiz... Not: Son günlerde, vefatlar sebebiyle sık sık ölüm konulu yazılarla karşınıza çıkma durumunda kaldım. Umarım sizi fazla sıkmamışımdır. Er veya geç ecel hepimizin kapısını çalacağına göre, ölümü hiç unutmamak ve de sık sık hatırlamak gerekiyor. Malatya Mezarlığında, bir tabelaya yazılı şu söz, beni hayli düşündürdü; "Ölüler, yaşayanların aynasıdır. Baktıkça kendilerini görürler."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.